Dinle biraz...

Osho der ki; iki insan tanıştığında, iki dünya çarpışır.

Bazen çok şiddetli olur bu çarpışma, savaş gibi. O kadar farklıdır ki bu iki dünya birbirinden; ya birbirlerinin eksiklerini tamamlar iken aşka düşer, ya farklılıklar altında ezilir, başka yollara gider. Çarpışmalardan korktuğumdan değil ama, çok insan yanlısı değilim ben.

Hollandalılarla ilgili yaptığım en yerinde eleştiri şu oldu sanırım: "Hatır" kavramı yok onlarda. Eğer bir şeyi kişisel olarak istemiyorlarsa, "Üzgünüm ama istemiyorum, hayır." diyorlar. Bizim alıştığımız kültürde ise "katlanmak" vardır. Birileri için, hatır için, kırılmasınlar diye, mecburiyetten; bir şekilde, bir sebepten katlanmak.

Önceleri bu tespite çok "cık cık" ederdim; fakat şimdi güzel bir yanını görüyorum. Biz de hatır kavramı derken, istemediğimiz şeyleri yaptığımız, sürekli bir şeylere katlandığımız için bunca arkadan iş çevirme. "Hayır." demek isterken "Belki..." dediğimiz için bunca kalp zorlanması, bıkkınlık ve lüzumsuz duygular. Sırf kendinden büyük biri söylüyor diye aptalca bir şeyi doğru saymak, kendini inanmaya zorlamak sebep nefrete, uzaklaşmaya. Hatır deyince hoşlukla dolardı içim, şimdi başka bir yüzünü farkettim.

Size aptal bir sır vereyim; örneğin iş hayatında, insanlara karşı çok iyi, fedakar olursanız, size saygı duymuyorlar. Tecrübeyle sabit. Hafif sert, fevri davrandığınızda, etrafınızdaki insanlar pis kokuya koşan sinekler gibi artıyor; hükmedilmekten, bir liderleri olmasından acı çekmeyi seven yaratıklar gibi hoşlanıyorlar. "İyilik, fedakarlık" yaramıyor insanlara, inanın. Bu yüzden ki bembeyaz çocuklar büyüdükçe kirleniyor ve anlıyor ki dünya onlar kadar pak değil. Yaşamaya, ayakta durmaya tek çare daha sert konuşmak, hayıra hayır demek, katlanmamak oluveriyor. 

Ne iyi olmayın demeye varıyor ağzım, ne iyi olun demeye yüreğim. Türkiye kültürünün en büyük eksikliği nezaket... Bundandır ayrılış sebebim.

*



Yorumlar

  1. Çok doğru tespit! Benim gibi şantiye ortamında çalışan biri için durum daha vahim. Malum, şantiyede çalışanların eğitim seviyesi ortada. Adamına göre davranmak lazım aslında. Gerçi en iyisi, olabildiğince mesafe koymak gerek. Yoksa üzülen biz "beyaz" çocuklara oluyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Bence de adamına göre davranmak lazım, ama genellemeyi hiç sevmiyorum yahu... Çünkü bizzat gördüm ki (ki üniversite falan, inanmıyorum ben bu sistemin bizi "düzgün" yaptığına, düzen böyle olmasa okuyacağıma yoklama vereceğime gider hayatı keşfederdim daha iyidir.) "eğitimsizlik" ile ilgili değil bu, ne eğitimliler var öküz, ne eğitimsizler var melek gibi insan. İşte, "insan" olabilme yetisi, bilmiyorum ki Tanrı kimine veriyor kimini bırakıyor mu...

      Sil
  2. 12 yıl Türkiye'de yaşadığımdan sonra bende ayrılmaya karar verdim.
    Tırnağımla tirmandiğim kariyerimin zirvesinde istifa etmeyi seçtim ve gideceğim yeri belirme arayışlarım sonucu bir haftaya aşkın süredir sizin günlüğünüzle tanişmişimdir.

    Evet nezaket, Türkiye'deki toplumda yeri fazlaca boş görünen bir kavram!
    Farklı düşünen insanla nezaketle tartışmayı bilmezler.
    Farklı bir hayat yaşadığı için mesela "okulda dersine düşkünse" ona feci şekilde hayvan isimleriyle hitap edilir! Yani nezaketin ne olduğunu bilmezler.
    Lisanı ve edebiyatında seviyesiz tanımlar, deyimler, küfüre varacak sözcüklere yer vermediği için ve muhatabına bunu ısrarla ilettiği için "süt çocuğu" tanımı eşliğinde hakaretler başlar ve inadına seviyesizleşirler, yani nezaket yok.
    Kapıya gelen sucuya nazik ve saygılı davraninca bir dahaki gelişte seni salak yerine koyarak ruhaf davranışlarda bulunur, nezaket yoooook
    Akademik bir toplulukta, bilimsel bir tartışmada sana muhalifet yetisi ve bilgisi olmayan şahıs sana hakaret ederek karşı durmayı yeğler, nezaket sıfır.
    Kendisinin koyu bir komünist olmasına rağmen onun akademik tezini çürüttüğün zaman, yanlışı kabul etmek yerine veya araştırmaya yönelmektense sana etnik kökenini kullanarak saldırıya geçerek "aslında sen Türk değilsin burda olmamalısın" deyiverir!? Halbuki Güney Aazerbaycanlıyım ve en az onun kadar Türküm.
    Ve binbir nezaketsizlik örneği daha...
    Bazen var olmak için, varlığını sürdüre bilmek için gitmek gerekir.
    Bir hukuk profesörü cehaleti sayesinde tıkandığı yerde senin karşında bir "Osmanlı torunu" bir "Atatürk varisi" bir muhafazakar bir demokrat bir liberal olabiliyorsa ve akademik seviyede hukuğun siyasetten uzak olması gerektiğini bir türlü içselleştiremediyse ve hukuk kuralı üretildiği yerde "kime göre" ve nasıl hesapi yapıyorsa, burda büyük bir yanlışlık var.
    Burda gitmek yavan kalıyor, uçmak lazım gemide jet hızında.
    Geride kalanlara geçmiş olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne diyeyim, ne denir ki? Sadece sizi çok iyi anladığımı belirtmek istiyorum. Oldum olası aklımdaydı burada yaşamamak, son dönemlerde güvensizlik en üst seviyelere çıktı, malum mevzular. Sonra Hollanda'da 4 ay kaldım, tecrübe oldu bu nasıl olacak gidersem temelli. Şu bir gerçek ki, her zaman bir yanınızda bir şey eksik kalıyor. Ama bana sorarsanız, değer. Kendim yine tamam, ama ileride bir çocuğum olduğunu düşününce, koşarak kaçmak istiyorum bu rezil olmuş sistemden. Artık oturup açıklayacak mecal de kalmadı ki çözüm bulunsun... Önümüzdeki yıl ben de gideceğim, temelli. Son cümlenize bir artı da benden. Derler ki yüreğin, ekmeğin neredeyse vatanın orası, iyi şanslar.

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar