Girit: Hanya'ya gider iken...


Girit...
Kiminin sevgilisi, kiminin yarası, kiminin güzelliğini duyup bir türlü kavuşamadığı, kiminin huzuru, uzaklarda daima onu bekleyen sadık aşkı. Çabasız, doğal bir mavi yuvası... Elounta'dan Hanya'ya giderken, gözlerimiz dolu - ağzımız açık, radyoda Girit ezgileri, binbir maviye daldık. İstedim ki güzelim Hanya yazısından önce "Hanya'ya gider iken..." i paylaşayım o yüzden. Yaşamınız boyunca en az bir kere yolunuzun Girit'e düşmesi dileğiyle.


Pek insan sevmem. Lakin doğaya, maviye bakıp gözü dolan insanı sevesim gelir. Şu görüntüye bakıp gözü dolmayan insandan korkulmaz da ne yapılır?




Agios Nikolaos'tan, yani Girit'in doğu ucundan Hanya'ya; yani Girit'in batı ucuna gidiyorduk. Hanya'ya varmadan hemen önce, yavaş yavaş akşamın üzerimize düşmeye başladığı saatlerdi. Girit sürücüler için tehlikeli bir yer sanırım; hayır yollarından değil, bilhassa yolların iyiliğine ziyadesiyle şaşırdım. Fakat sağ yan, sol yan, her şey, o an orada olan her şey o kadar ihtişamlı ki yola bakmak mümkün değil. Arabayı birkaç kilometrede bir durdurup uçsuz bucaksız mavilikte kaybolmamak elde değil.




Sonra üstümüzde akşam güneşi, içimizde Hanya'ya nihayetinde varma heyecanı olsa da, birkaç kilometre sonra tekrar sağa çekiyoruz aracımızı. Taşlar beyaz, doğal aşınmış, ayağa fena batıyor kraterleşmiş yapısı. Ucunda deniz, girintili çıkıntılı koca kayalara öyle bir çarpıyor ki, çok tanrılı olsak diyorum mutlak deniz tanrısına tapardı insan. Nasıl vuruyor kayalara, ötelere bakıyorsun ucu bucağı yok, rengi bir açık mavi - bir deli lacivert! Düşünmeden yürüyoruz suya doğru.

 


Dalgalar bir huzurla geliyor, bir kayalara tosluyor. Girit'in kutsal mavi sularının kayalarla her buluşmasında şuracıkta irkilip ıslanıyorum. Ama öyle bir "deniz kızı" yapıyor ki sizi orada doğa, kalkmaya hiç niyetim yok doğrusu. Hava mis, deniz mis, sırtımı kuru-yeşil dağlara dönmüşüm. Girit'te olduğumuz sürece süren deli bir Akdeniz rüzgarı sıcacık deniz havasını gezdirip duruyor kulaklarımızda. Saçlarıma değen her bir rüzgar dalgasına şükrediyorum desem doğrudur. Kutsanmış hissediyor o an insan.


İyiden iyiye akşam düşüyor, görünen o ki Hanya'ya varışımız geceyi bulacak. Lakin Girit'in klasik bir otobanında bile olsak, insan kendini şanslı hissediyor. Burada her bir an "Yaşamaya değerim!" diye bağırıyor desem inanır mısınız?


Ve kısa süre sonra, sağ taraftaki Chania sapağına doğru dönüyoruz. Artık çok uzun sürmeyecek varmamız, bir sonraki yazıda sevgilim Hanya ile tanışacaksınız...


*
Diğer Girit yazıları:




Yorumlar

  1. Güzel müzik eşliğinde nefis fotoğraflar. Elinize sağlık.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar