Selanik'te Yemek: Agioli


Merhaba,

Uzun zamandır yazmak istediğim, pek leziz bir hikayeye başlıyorum şimdi. Öyle bir hikaye ki, zeytin kokulu bir masada, güneşli bir Selanik gününde geçiyor...

Daha önce Yunanistan'dan çeşitli mekan - yemek önerileri vermiştim, bu defa da çok severek ayrıldığımız bir mekandan bahsetmek istiyorum. Gelin Selanik sofralarına neler gelip geçiyor, fiyatlara nasıl yansıyor, renkler - sesler nasıl duyuluyor, şöyle bir göz atalım...


Meşhur Aristotelus Meydanı solumuzda, pırıl pırıl Selanik denizi sağımızda... Restorana ulaşmak için Leukos Pyrgos (Lefkos Pirgos) yani Beyaz Kule'ye doğru yürüyoruz.




Sahil şeridinde bir restoranı denemek istiyorduk ama enerjiye göre seçecektik hani. :) Burada Türkçe menü görünce öyle bir iyi hissettim, yer de güzeldi derken, Agioli ile tanışmaya karar verdik.


Mekanın içi çok hoştu; merkezi bir yerde, şık, ama aynı zamanda çok sıcak bir enerjisi var, kasmıyor hani insanı. Alt katta market gibi bir alan yapmışlar, şarküteri tarzı şeyler vardı. Ayrıca çalışanlar da pek ilgili ve iyiydi. Dört bir yana bakına bakına yukarı çıktık, zira masmavi bir deniz manzarası istiyoruz karşımızda...




Sonra başlıyor "Ne yesek?"ler... Aslında çok ana yemek çeşidi yoktu ve bu kadar merkezi bir yer için bana enteresan geldi bu durum. Bunun yanında klasik bir Yunan manzarası olarak bol bol meze vardı. Fiyatlara mekanı da eklersek bence gayet iyiydi. Zaten menüler hazırlamışlar ve sıra sıra güzel tatlar geliyor masanıza, 12.90, 15, 19 Euro diye gidiyor menüler, aşağıdaki 11 olan ise çocuk menüsü.



Salatalar için 6.50 - 8.50 Euro arası diyebiliriz.



Siparişler veriliyor, menümüzde leziz bir Yunan şarabı da var. Yunanistan'da ekşi şarap da (Ekşi mi denir ona?) sıkça tüketiliyor, bu nedenle ekşi-tatlı istediğinizi belirtmenizde fayda var.



Bu arada şöyle bir manzara var ılık bir rüzgar ile: bir tarafta liman, diğer tarafta Beyaz Kule...


Her zaman olduğu gibi, elbette yakından daha da güzeldi her şey. Fakat yine de şu fotoğrafın solunda uçta görünen Beyaz Kule o kadar güzel bir mutluluk veriyor ki, minyatür gibi...



Manzaraya doymaya çalışırken yemeklerimiz geliyor. Solda gördüğünüz Girit peksimeti ile yapılan pek meşhur Girit meze-salatası Dakos. (Burada tarifini vermiştim.) Eh, hafif ufak bir porsiyon diyebiliriz. :) Ama sonuç olarak müthiş doyduğumuzu da söyleyeyim.



Böyle yemek yerken ederken çıkı çıkı fotoğraf çekmeyi, anı kaçırmayı falan pek sevmiyorum. Yanınızdaki insanı da rahatsız edebilecek bir şey ki, bizim oğlan alıştı artık pek bir şey demiyor. :) Ben de blog için birkaç kare alıp bir an önce elimden bırakmaya çalışıyorum makineyi. Ama ne mutlu ki böyle güzel kareler de Melerence'de yerini alıyor...


Zakinthos adasından zeytinyağı, burada masaya konuverilmiş bir şişe, lakin benim için değeri pek büyük. Özellikle Zakinthos gibi cennet bir adanın zeytinlerini tatma fırsatı veriyorsa...


Sayın koukhs kırmızı biber dolması olan menüyü seçiyor; tadı çok güzeldi ama benim alıştığım restoran anlayışına göre biraz farklı kalıyor tabii. Dolma yani.



Ben ise şööyle bir tabak alıyorum. Köfte o kadar doyurucu ki, artık son kısmını devretmek zorunda kalıyorum. :)


Yemeklerimiz bitiyor, tatlıyı beklerken güzel Selanik Sahili'ne dalıyor gözlerim...


Aşk değil de nedir sayın okur?



Daha önce başka bir Selanik tavernasında tatlı faslından bahsetmiştik; Yunanistan'da yemekten sonraki tatlı olayı öyle şekerpare - baklava falan olmuyor. Külahta dondurma, krep arası dondurma gibi şeyler geliyor masanıza. Agioli'de de bu hoş dondurma ile sonlandırdık yemeğimizi.


Yavaş yavaş toparlanırken, birkaç fotoğraf çekiyoruz maviler ile.


Lefkos Pirgos'a bir bakış, güzel şehrim...


Ardından hesabı alıyoruz, güzel birer kadeh şarap, yemek ve tatlı için, iki kişiye 27.80 Euro ödüyoruz. Bu arada gerçekten her şey çok lezzetliydi, söylemeden geçmeyeyim.



Ardından kendimizi ılık rüzgara, mavilere, panjurlu pencereleri - uzun balkonlu evleriyle güzel Selanik sokaklarına bırakıyoruz... O kadar huzurlu bir yer ki burası, belki de insanların o rahatlığını gördükçe siz de bir gevşiyorsunuz, ondan olabilir. Ama net bir huzur veriyor bu şehir, "yaşadığınızı" hissediyorsunuz sokakları adımlarken... 



En kısa zamanda tekrar diyelim... 
Selanik hakikaten özel bir şehir sayın okur; yaşanması, keşfedilmesi, hissedilmesi dileğiyle.

Melis



Yorumlar

  1. Bence de yaşanılası bir şehir Selanik..... yerleşsek mi acaba? sevgiler :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne müthiş olurdu, her gün tatilde gibi. :) Özellikle İstanbul gibi curcunalı şehirlerden gidenler daha iyi anlar değerini sanırım...

      Sil
  2. merhaba annem komotini eski adıyla gümülcine doğumlu, annemi 50 yıl sonra doğduğu yere götürdüğümde, çocukluk arkadaşı marika onun için fırında domates dolması hazırlamıştı. ve annem biz çocukken hep anlatırdı. fırında domates dolması pişerdi her pazar günü evlerde diye.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Ne kadar güzel bir şey anlattınız şimdi... İyi ki annenizi götürmüşsünüz tekrar, paha biçilmez bir buluşma olsa gerek...

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar