Meryem Ana Rum Ortodoks Kilisesi
Meryem Ana Rum Ortodoks Kilisesi, İstiklal Caddesi'ndeki Hazzopulo Pasajı'nın yanında yer alan, Pera'nın en eski Rum kilisesi.
1804 yılında, Sultan III. Selim'in fermanıyla inşa edildiği kayıtlara geçen bu kiliseyi her görüşümde, kapalıydı demir kapıları... İlk kez bugün açık gördüm burayı ve küçük bir keşif için merdivenleri adımladım. İstiklal Caddesi'nin kargaşasının aksine, huzurlu bir avluya çıktı adımlarım.
Taksim Meydanı'ndaki Agia Triada Kilisesi'nde de çoğu zaman olduğu gibi, bu kilisenin de iç kısmı ziyarete açık değildi. Yalnızca girişteki bazı ikonaları ve mum yakılıp dua edilen bölümü görebiliyorsunuz.
Ufak bir araştırma sonucu, bu kilisede bir de "Esmer Meryem Ana İkonası" olduğunu öğrendim. İkona'nın, Ortodoks Rumlarca Rusya'da getirildiği biliniyor. Bu ikonayı, pazar günleri yapılan ayin esnasında kilisenin ana kısmı açıldığında görmeniz mümkün.
1804 yılında, Sultan III. Selim'in fermanıyla inşa edildiği kayıtlara geçen bu kiliseyi her görüşümde, kapalıydı demir kapıları... İlk kez bugün açık gördüm burayı ve küçük bir keşif için merdivenleri adımladım. İstiklal Caddesi'nin kargaşasının aksine, huzurlu bir avluya çıktı adımlarım.
Taksim Meydanı'ndaki Agia Triada Kilisesi'nde de çoğu zaman olduğu gibi, bu kilisenin de iç kısmı ziyarete açık değildi. Yalnızca girişteki bazı ikonaları ve mum yakılıp dua edilen bölümü görebiliyorsunuz.
Ufak bir araştırma sonucu, bu kilisede bir de "Esmer Meryem Ana İkonası" olduğunu öğrendim. İkona'nın, Ortodoks Rumlarca Rusya'da getirildiği biliniyor. Bu ikonayı, pazar günleri yapılan ayin esnasında kilisenin ana kısmı açıldığında görmeniz mümkün.
Kilise'nin girişinde ise, dediğimiz gibi, mum yakılarak dua edilen kısım bulunuyor. Aşağıdaki fotoğrafta, yazılar Eski Yunanca. Mum alırken (dilerseniz) yapacağınız cüzi bir miktar bağışı beyaz-mermer kısma atıyorsunuz. Yazıda da, mum değerinin oraya bırakılabileceği söyleniyor.
Kilise'nin içini maalesef göremedim, eğer bir pazar günü yolum düşerse mutlaka uğrayacağım, -ki iç mimari için de çok güzel şeyler okudum. Bu arada, tesadüf mü bilemiyorum, fakat İstanbul'da gittiğim neredeyse her Ortodoks kilisesinde, zangoç ismi verilen, kilise çanını çalan ve genel olarak kiliseden sorumlu olan görevliler, genelde ziyaretçileri negatif etkileyecek tavırlar sergiliyor. Her şeyden önce gerçekten kabalar ve siz içeriye girdiğinizde karşınıza dikilip bekleyerek, "Haydi çık artık." mesajını başarı ile iletiyorlar. Bu arada, zangoçlar Hristiyanlık inancına sahip olmak zorunda değil. Öyle ki, Agia Triada Rum Kilisesi'nin zangoçu Malatyalı bir beyefendi. Zamanında "Rum Cemaati'nden misiniz?" diye sorduğumda, "Elhamdülillah Müslüman'ım, 'bunlardan' değilim." tarzında bir cevap vermişti, oradan biliyorum.
Türkiye'de Hristiyan olmak, "Müslüman olmamaktan" daha zor. Özellikle kiliseler, bir ton şeref yoksunu insanca taciz edilen yerler. Nasıl bir insan, kiliseye gidip "mumları üflemekten" ne keyif alabilir ki? Ruh hastalığı belirtileri tabii bunlar. Geçmişte daha kötüleri de yaşanmış, bu yüzden bu "kapalılığı" anlayabiliyorum. Fakat yine de daha güzel enerjiler verecek, daha 'hoşgeldinizci' görevliler seçmelerini dilerim.
Tam kiliseden çıkarken yankılanan çan sesine ayrıca selamlar...
Gidiniz, tanışınız, seviniz.
Yorumlar
Yorum Gönder