"Bu yazı, büyük ölçüde mutluluk içerir."


Merhabaaaa!

Şu an üst fotoğrafta gördüğünüz gibiyim; güzel çiçeklerim, çileğim, yumuşak tarçın kokusu eşliğinde sıcak bir fincan salep, dışarısı bembeyaz, karla oynayan çocukların sesleri ile yazıyorum size.

Özellikle İstanbul'da olanların bildiği gibi, iki gündür inanılması güç bir kar var burada. Sanırım bugün ya yağmaz artık, ya da usul usul kaybeder etkisini; ama iki gündür adeta gece gündüz yağdı. Dün gece mum ışığında dışarıyı izlerken, herhalde yıllar sonra bile "2015'te ne kar yağmıştı ama!" diyeceğimiz bir gece yaşadığımızı düşündüm. Geç saate kadar oturdum, yazdım biraz. Dışarısı, kar beyazı yüzünden sanki akşam üstüymüş gibi aydınlıktı. Bir de şu nadiren yeryüzüne inen "sessizliğin sesi" vardı sokaklarda; narin bir uğultu. Daha erken saatlerde iki kez giden elektriğin ardından, sokağın tüm ışıkları söndüğünde, sadece karın ışığı vardı; koyu renkli bulutlar gözle seçilebilen bir hızda kayıp giderken aklım geçen ilk şey "Korku filmi gibi; doğanın karşısında elimiz kolumuz bağlı." oldu, öyle değil mi gerçekten? Küçükken elektrik kesildiğinde mumları yakıp "ders çalışmak" için kitaplarımı alırdım hemen, zoru sever ya insan... Hala içten içe hoşuma gider elektrik kesintisi ama, hayatı da durdurmuyor değil hani. Gerçi belki de bu yüzden seviyorum ya, neyse... Her şeye rağmen çok güzel, iki günlük bir armağandı bu benim için.

Gece son durum böyleydi sokağımızda. 
Soldaki arabalar gözükmüyor bile. :)


Şöyle ucu bucağı olmayan bir pamuk tarlasında geçen masalın esas mekanı gibi, değil mi?


Öhöm, bu da akşam keyfi. :) Çok nadir yakalanıyor böyle güzel anlar, gerçekten insanın içinde yükselen modern hayat eşiğinin, böyle "pıss..." diye inişi, garip bir rahatlayış. Bu sabah düşündüm, insanların diline sakız olan ve maalesef değerini kaybeden "meditasyon" sözcüğüne ne uygunmuş akşamım. Derler ki, meditasyon, zihnin, üzerinde tek bir kıpırtı dahi olmayan bir göl gibi olmasıdır. Ayakları çapraz edip oturmakla alakası yok yani mevzunun... Sessizliğin sesini duyabildiğiniz ortamlar, bunun için bire birdir kanımca.


Derken, sabah oldu, fotoğraflarımı toparladım, güzel kokulu bir salep hazırladım kendime ve nedense çok sevdiğim "mutfak masasında çalışma" pozisyonumu aldım. Alt fotoğrafta mutluluk kaynağı çileğimi görüyorsunuz; her gün yarım santim kızarıyor resmen, mucizevi. Doğal bir mantıkla, çilek güneş gören ortamı severmiş, bilginize. :)


Bu da, "doğmasını" dört gözle beklediğim kırmızı lalem. 'Araştırmalarıma' göre, laleler asla ev içinde büyümezmiş. "Kar-kış olsun, bırakın üzeri kar toplasın; ama ne olursa olsun dışarıda olsun." diyordu okuduğum kaynak, o nedenle biraz kar banyosu yaptırdık arkadaşa. :) Oldukça sağlıklı görünüyor bakalım.


Burada da aloe vera bitkimin bir yaprağı var. Geçen yazdan bu yana çok boy attı; Selanik'ten alıp baya otobüste yanıma oturtup getirdiğim bir bitki hani. :) Aloe veraya karşı bir sempatim de var Hollanda'dan kalan; fakat böyle yapraklarını atıyor arada, taze ama çelimsiz duruyor. Çürüme hiç yok ama, buna rağmen neden dökülme yapıyor bilmiyorum. Bugün iyice bir okuyacağım ne sever, ne ister gönlü şuncacığın... 


Derken, bu sabahın mutlulukları da böyleydi. Kar çok güzel ama, sadece 10 gün sonra, "teknik olarak" bahar mevsimine gireceğimiz için derin bir huzur da duyuyorum. Üstelik mezun olmama neredeyse 4 aydan az kaldı; dilerim bu yeni dönem hepimize bol huzur, çalışma-gayret etme aşkı, hayalleri gerçekleştirme imkanı getirir. 

Yardımları reddedin, özgürleşin, bağlarınızdan-kılıflarınızdan arının, kırın duvarları, çıkın, yaşayın en iyisi...

Görüşmek üzere,

Melis

Yorumlar

  1. Keşke herkes senin gibi karın keyfini çıkarabilseydi. Biz kar yüzünden evden alışveriş yapmaya zor çıktık (evin önündeki bayır çok aşırı dik). Bir ara kayak takımı almayı dahi düşündük. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Zaten kar o kadar çoktu ki, sadece evin içinde olanlar için güzeldi sanırım. :-)

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar