Neden "Erteleme!" diyorum, biliyor musun?

Herkesten önce kendime diyorum, sonra burada yazıyorum, okuyan herkese, kendimce hep söylüyorum.

Ertelemeyin... Hiçbir şeyi.

Çok duyuyoruz bu lafı; diğer tüm "çok duyulanlar" gibi özünü kaçırmamıza neden oluyor içimizdeki defans, biliyorum. Ama bu çok hayati bir durum. Ne olur, hiçbir şeyi ertelemeyin.

Başlıkta dediğim gibi, neden "Erteleme!" diyorum, biliyor musun?

Çünkü...

Daha önce haklarında bir yazı yazmıştım anneannemle dedemin, yazının en sonuna koyarım linkini, dileyen okuyabilir. Burada kendilerini görüyorsunuz, evlendikleri günden.


Dedem ressamdı benim, Kdz. Ereğli'nin ilk fotoğrafçılarındandı sonra, "Foto Orhan" diye bilirlerdi. Hiç eğitimsiz şahane tablolar resmederdi. O dönem demir çelik fabrikası gelişirken çok Amerikalı gitmiş oralara, tablolarından satın almak istemişler, adamlar ısrar kıyamet birkaç tablo alabilmişler dedemden. Sonra içim elvermedi, veremedim, satamadım diyor. Hala bütün resimleri Ereğli'deki evde, üst kattaki depo odada, bizim evde, onlarca akraba ve tanıdığa armağan olarak onlarca şehir ve ülkede. Neden anlatıyorum bunu derseniz...

Dedem, anneannemin portresini çizmişti yıllar önce:


Ben 13-14 yaşlarında çok heves etmiştim, dedem beni de çizsin istiyordum. Bir de ben anneannemin bu resimdeki bluzla olan gerçek bir fotoğrafını da biliyorum (alttaki linkte bulunan yazıda da var), o yüzden bana daha heyecanlı geliyordu kendimi yağlı boyayla resmedilmiş görmek. O zamanlar dedem demişti ki, "Ben seve seve çizerim seni ama, daha ufaksın, biraz daha büyü, yüzünün hatları otursun, o zaman çizeyim ki bir ömür daha değerli kalsın." Bu duruma canım çok sıkılsa da haklı dedim, bekleyelim biraz daha.

Sonra yıllar geçti, anneannem beni aradı, "Deden seni çizmek istiyor, hafif büyükçe yenilerden bir fotoğrafını gönderir misin?" dedi. Unutmuştum ben bu konuyu, inanılmaz sevindim, tamam dedim. Elimde sadece vesikalık fotoğraf var, orta boy fotoğrafı gidip çektirmek ister şimdi, erteledim. Aylar geçti, unuttum bu defa. Sonra anneannem tekrar aradı, tekrar heyecanlandım, tekrar erteledim, tekrar unuttum. 

Birkaç ay arayla anneannem 3-4 defa arayıp söyledi. Bugün olsa ant olsun koşar çektirirdim, çocukluğuma geldi, unuttum gitti devamlı. 

Sonra dedemin beynine bir sabah bir pıhtı gitti, tek tarafı felç oldu. Vücudunun sağ tarafını kontrollü kullanamıyor şimdi; resim yapamıyor artık. İlk zamanlar kağıt kalem isteyip hastane odasına gelen pek sevdiği çiçekleri kara kalem çizmeye çalışıyordu, sonra bıraktı.

O dönem resmimi çizeceği aklıma geldiğinde içimden bir şey koptu. Çok pişman oldum, çok utandım, çok kızdım umarsızlığıma. Sorsan finallerim falan vardı, param yoktu, zamanım yoktu, bahaneden bol ne var! Bu yüzden mi yazdım bu yazıyı sanıyorsunuz peki? Hayır, daha kötüsü var.

Ben, zaman geçti, bunu da unuttum.

O yüzden diyorum içimde hep, insan, ne zehirli şey! Kendi kendine en büyük kötülükleri yapar da elinden alınınca anlar. O da anlarsa!

Ben bu yazıyı yazıyorum, çünkü o dönem beni çok etkileyen bu olayın üzerinden yaklaşık iki yıl geçti. Ben o sıkıntıyı içimde tuttum, büyüdükçe daha iyi anladım değerini; sözde o zaman da pek farkında olduğumu iddia ederdim ya, neyse.

Asıl konu, bunun üzerine gelen bir olayla bağlandı. Bizim Nermin Hanım, anneannem, öyle güzel şiirler yazar ki, her balkon sefamızda başlardı birinden okumaya, mest olurduk. Gençlik yıllarından beri dedemle şiir yazarlarmış, hatta birkaç yıl önce kilerden eski kilitli defterlerini bulmuştum. Deftere tükenmez kalemle yazdıkları şiirler silinmiş; mürekkep yıllar içinde uçuvermiş. Dedem derdi, "Sen yazarsan aman ha kurşun kalemle yaz, uçup gitti şiirlerimiz." diye.

Neyse efendim, anneannem dedi ki bana bir yıl kadar önce: "Kitap bastırmak kaç para?"

Hayırdır dedim anneanne, öğreniriz hemen. 

Dedi ki: "Benim bu şiirlerimden birkaçı ben gençken dergilere çıkmıştı. Ben sana okuyayım şiirlerimi, sen not et. Sonra bir şiir kitabı bastırırız, bilmiyorum tabii alan olur mu, satılır mı ama, gelen parayı da alırsınız bir işe yarar. Bu işi bir sen halledersin."

Neler düşündü o güzel aklın da, kitabı bastık sattık para kazandık da parasını aldık canım pamuğum. Tamam dedim, çok fazla şiir hatırlamıyordu ama hatırladığınca - arada eski fotoğraflardan, dedemle olan meşhur aşkından, matrak hikayelerinden, kendilerine kurdukları güllerle, bahçelerle, dut ağaçlarıyla dolu dünyadan bahseder, kitabı biraz kalınlaştırabiliriz diye düşündüm. 

İsmini ilk anda buldum, "Anneannemin Şiirleri" olacaktı. İçinde hem şiirleri, hem fotoğraflar, hem tatlı samimi hikayeleri, anıları olacaktı. Elbet ilgilenen, okuyan çıkacaktı. Elbet az biraz para gelecek, gelmese de satılmış gibi para getirip onu mutlu edecektik.

Bu konu dile geldiğinde dedemin olayı aklımdaydı. Özellikle ertelememeye gayret ettim, basım kurallarına, kitabevlerine, fiyatlarına baktım. Altı üstü bir fikrim vardı şimdi. Ama yine, eh be şeytan akıl, yine aylar geçti. Bu defa çok sık aklıma geldi, her geldiğinde anneannemle bir ayrıntıyı daha konuştuk. Sonra gün geldi, Hollanda'ya geleceğim belli oldu. 

O ara dank etti aklıma, bu işi yarım bırakıp gidemem dedim. Oturttum anneannemi, başla dedim hatırladıklarını okumaya. 5-10 şiir okudu yanılmıyorsam, telefona kaydettim. Arada soruyordum, "Bunu evleneceğin için, odana veda ederken yazmıştın değil  mi?, Bunu Çanakkale şehitlerine yazdın değil mi, nasıl olmuştu o olay?"... Düşündüm ki Hollanda'da nasıl olsa boş vaktim olacak, şiirleri sesten yazıya geçirir, elimdeki fotoğraflardan seçer bir taslak hazırlarım. İstanbul'a ilk gidişimde de bir parça şiir daha okur anneannem, onları da hazırlar yaza bu kitabı basarız biz.

Ama İstanbul'a diğer gidişimde anneannem evde yoktu. İki haftadır hastanede. Son birkaç gündür uyanmıyor. Benim naif, kibar Nerminciğim biraz güç toplayıp kalkacak ama, biliyorum. Uyanacak, yine minik minik heceleriyle bana kalan şiirlerini okuyacak, ben de bu kitabı düzenleyip yaza yetiştireceğim. 

Anneannemin Şiirleri, bu yaza çıkacak...

O bir yıl içinde bu kitabı hazırlayıp narinciğimi, Nerminciğimi mutlu edebilirdim ben. Erteledim. Ah zehirden farkı yok bu duygunun, erteledim. Bu yüzden diyorlar, ertelerken hayatı erteliyorsun. En "farkında" olduğum anda bile elimden geleni yapmadım. Yapmamışım. 

Bu olaydan sonra kendime bir başkasıymışım gibi küstüm. Küsmek de değil, küsmekte bir naiflik var. İnancımı zedeledim. Kendine telkin edip defalarca bir şeyi düzeltmediğinde olduğu gibi... İnancımı sarstım, kırdım. Ama bu kitabı çıkarmak için kendime inanmaya ihtiyacım var. Yaşamak için kendime inanmaya ihtiyacım var. Bu yüzden çok düşündüm, kendimle anlaştım,  

Ben bundan sonra hiçbir şeyi ertelemeyeceğim bu hayatta. 

Büyük laf biliyorum. Ama sırf bu yazıda bahsettiğim iki bedel dahi yeterli bana. Bundan sonra hiçbir şeyi ertelemeyeceğim ve bu benim anneannemden öğrendiğim en önemli şeylerden biri olacak. Benim için doğru olduğunu bildiğim ne varsa, an şimdidir. Yarının garantisi yokken, bunca plan, öyle komik ki. Hayatı ertelemek, senin olmayn parayı birine borç vermek gibi bir şey. Bir dakika sonranı bilemezken, ertele dur... Diyeceğim o ki, fazla söz fakirliktir; bundan sonra, hayatı ertelemek yok.

Haberiniz olsun sayın okur;

Anneannemin Şiirleri, bu yaza çıkacak...

Melis 

*



Yorumlar

  1. Annaneciğine acil şifalar diliyorum. Ertelememek konusunda çok haklısın, ancak bazen çaba göstersen dahi olmuyor. O zaman hayırlısı oymuş diyorsun. Hayırlısı neyse o olsun.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Bu da doğru ama ben birçok alanda abartıyorum erteleme işini sanırım. Kendime bir formül buldum şimdi, atıyorum kütüphane düzeltilecekse ve o an işim yoksa kendimi itiyorum artık, sonra inanılmaz rahatlık oluyor ve insanın hoşuna gidiyor bu ertelememe tadı. Ama bazı şeylere hayat da engel olabilir tabii, benimki biraz daha miskinlik ertelemeleri. :) Onları yenmek de hayata çok güzel sonuçlar getiriyor gördüğüm o ki...

      Sil
  2. Öncelikle Rabbim şifa versin ananenize...
    Ve ertelememek çok önemli bende bnu yaşadığım acı kayıp sonrası iyicene anladım..
    içimde o kadar çok keşkeler kaldı ki...
    Yazınızı okurken onları düşündüm...
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim, sağolun. Herhalde ne yaparsak yapalım yaşamda keşkelerimiz oluyor düşününce, elden geldiğince zamanında harekete geçmeli o yüzden... Olan olmuş demek gerek bazen, sonra da elden geleni yapmak sadece. Size de bundan sonrası için her şeyiyle içe sinen güzel yıllar diliyorum.

      Sil
    2. Bende teekkür ederim.
      Amin güzel dilekleriniz için.

      Sil
  3. Annaneciğine acil şifalar diliyorum canım inşaAllah tez zamanda okur o şiirleri sana... Ertelemek ömrümün en pişmanlık getiren "olayı" maalesef ki bazen her şeyi ertelemek zorunda kalabiliyor insan. Ama yine her defasında olduğu gibi yine umutla dolu olarak diyorum ki " Bundan sonra ertelemeden 10 kere düşüneceğim".

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkür ederim. Gerçekten ertelemek bağımlılık gibi bir şey, miskinlik miskinlik getiriyor; hareket ise hareket. Her şeyi tertemiz halledince hem insanın içi çok rahat oluyor, hem de akışına bırakabiliyor sonrasını. Ben de çok dikkat ediyorum artık; bunaltmak demek değil bu kendimizi, tam aksi sevgiyle, neşeyle özen gösteriyorum artık.

      Sil
  4. Selam, kitap çıktı mı acaba? Almak isterim.

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar