Melis, Deniz ve Ayçiçekleri
Çok güzel, değil mi?
Çok huzurlu olduğum bir gündü bu. Ailemle uzaklarda, kalabalıktan uzak bir yere denize gitmiştik. Yolun iki tarafı da ayçiçekleriyle dolu olur mevsimiyse, iki yandan uzanıp gökyüzünde birleşen yemyeşil yapraklı ağaçlar olur, bir köyün içinden geçeriz, sonra deniz tepen belirir ve elimi camdan çıkarıp rüzgara daldıra daldıra yokuş aşağı denize varışımızı izlerim. Bana bir duble bahar lütfen...
Geçen gün bahsettiğim kritik sınavdan geçmişim, hiç umurumda değildi ama fena bir notla da değil... Sonra birkaç güzel haber daha aldım bugün, çok mutlu oldum sabah sabah, pek şükür. Lakin, 5 aydan az bir süre sonra mezun oluyorum ve benzer bir çok öğrenci gibi aklıma kuvvetli bir soru düşüyor: Ben hayattan ne istiyorum?
Şimdi artistlik gibi olmasın ama, iş bulmak konusunda sıkıntı yaşayacağımı sanmıyorum; bu güne dek harıl harıl çalıştım bunun için. Elbette aşağıdan başlayacağım ama o konuda içim kararık değil hiç. Fakat mevzu da bu, İstanbul gibi yerde trafikte ölerek, griler içinde yaşamak, yok. Hollanda planları olmasa kesinlikle, kesinlikle, kesinlikle okul biter bitmez Yunanistan'a taşınırdım. Benim maviye, denize, ılık rüzgara nefes gibi ihtiyacım var. Geçen gün eşi Yunan olan bir arkadaşımız, eşinin memleketi olan bir Yunan adasını tanıttı. Allah'ım. Yaşıyor muyuz biz dedim, o nasıl deniz, o nasıl doğa... Bu döngüyü kırmak lazım sayın okur. Hayat kısacık ve çok güzel. Ben biraz daha "insan gibi yaşadığım günlerin" fotoğraflarına bakacağım, sonra da bulacağız bir çare...
Siz de çok ertelemeyin, doğa kocaman açmış kollarını, sizi bekliyor.
*
Yorumlar
Yorum Gönder