Yol

Saat sabah 06:00, kapım aralanır, annem yumuşak bir tonla seslenir. Birkaç saniyelik uyanmak istememe refleksimi aklımın yerine gelişi bozar, tam anlamıyla fırlarım yataktan. Garip bir kalp çarpıntısı, heyecan, taşan bir coşku içimde. Yola çıkma arzusu, nasıl desem, bir damarımdan diğerine akıyordur... Az sonra sabah ayazı içerisinde ezan sesi yankılanır.

Dün geceden her şeyim hazır da olsa, evden çıkmadan önceki son anın coşkusuyla yanıma almak istediğim veya unuttuğum yeni şeyler var muhakkak. Kimi zaman çantanın dış ceplerine "ne olsa kardır" hissiyle sıkıştırır, arabaya sığışırız ailecek. O saatte evde olsak yenilmeyecek bir ton şey yapılmıştır yola çıkarken. Annem çok geçmeden açar kutuları bir bir; soğuk köftenin tadını sevişim ondandır. Ekmek arası... Belki tost, soğumadan. Meyve... Yollukların tadı bir ayrı ondan.

Saat geçmiş, kulağımda en sevdiğim şarkılar beni yine harikalar diyarında gezdirmiş, arabanın camına yasladığım başım, gördüğüm diyarları olduğundan daha da güzel bir bir kaydetmiş, hayallerimi üstlerine giydirmiş...

Kaz Dağları'nın en tepesinde, nefis köy yumurtası yapan bir yer vardı seneler önce... Orada durulur, alt taraf mutlu bir uçurum, yamaç boyu zeytin ağacı. Çaylar şıngırdar az sonra, yıllardır ağız ağıza yaşayan insanlar ayrılıp da kavuşmuş gibi sevgi taşırıyor sohbetlerine.

İnsan ailesinden ne görürse, ister istemez onlar işleniyormuş aklına. Yollukları hazırlama vakti şimdi...

*


Yorumlar

Popüler Yayınlar