"İyi Yaşamak"

Uzun süredir ciddi manada kafa yorduğum bir konu bu... İyi yaşamak.

Eğer bu başlıkla ilgiliyseniz, "sebep yokken" bunalımda hissediyorsanız, nereye gittiğinizi bilmeden paldır küldür yaşıyorsanız veya sadece "daha iyi yaşamak" istiyorsanız, dikkatle okumanızı ve fikirlerinizle benim zihnimi de açmanızı rica ederim.

*

İyi yaşamak bir paket aslında. İçerisinde birçok ögeyi barındırıyor ve mümkünse tek tek değil de, paket olarak almak en iyisi. Elbet insanız, her zaman her şey mükemmel olmuyor; ama bazı şeyleri alışkanlık haline getirmek, o güzel huzurlu hislere alışmak, bunların sürekli olmalarına da yardımcı oluyor.

Şu ana dek kafamda oturttuğum kadarıyla madde madde yazmak istiyorum iyi yaşamak için gereken temel taşları. Bunları kendimi, yaşantımı ve zihnimi inceleyerek çıkarıyorum uzun zamandır. Size iyi gelen farklı şeyler varsa lütfen benimle paylaşın dediğim gibi.

Her şeyden önce bir defa yaşıyoruz. Klasik ama hakikat bu. Herkes öleceğini bilse de kimse aslında gerçekten anlamıyor. Olayın ciddiyetini, hassasiyetini kimse gerçekten kavramıyor bunu söylerken. Kavrasak çoook daha "iyi" yaşardık zaten. Minicik kum taneleri gibi hızla akıp gidiyor zaman avuçlarımızdan ve televizyon karşısındaki kanepeye gömülüp öldürülmeyecek kadar kıymetli. 

Bazı şeyleri bildiğimiz halde yapmıyoruz. Genelde içimizdeki atalet ellerimizi bağlıyor gibi hissediyor, bazen özgüven probleminden, bazen korkudan, bazen inanç eksikliğinden, bir türlü harekete geçmiyor; ne kaçırdığımızı bilsek bile yapmıyoruz işte. Kusura bakmayın ama ne ahmakça! İnsan işte... Kontrolü ele aldıkça iyi yaşamaya başlıyoruz, en azından bu iyi haber. Bakalım bu kontrolü ele almanın yolları neler olabilir...

  • Bedenimize iyi bakmak, bedenen iyi hissetmek, psikolojiyi de çok etkiliyor. 
Bende bu madde şöyle işliyor: Misal o gün sporumu yapmışım, tertemiz beslenmişim, bol su içmişim, şahane bir gün vücudum için. Ya da sabah kalkmışım, taptaze bir hava, çok sevdiğim mavi elbisemi giyip aynaya baktığımda gördüğümden çok memnunum, kocaman bir gülümsemişim kendime... Ben o gün aklımdaki yüksek lisansı yapacağıma iki kat daha inançlı oluyorum. Ben o gün dünyanın çok güzel bir yer olduğunu düşünüp duruyorum. Bunun "zayıf veya kilolu" olmakla alakası tam olarak yok aslında. Fazla kilo çoğu zaman sağlığı tehdit eden bir unsur olduğu için, kişi bunu "kafaya takmasa da" bedenen zorlanıyorsa bu düzeltilmesi gereken bir şey bana göre. Nasıl hasta isek ilaç alıyoruz, bu da öyle. Bir kişi zayıf olup yağ oranı çok fazla da olabilir, yani mevzu estetikten ziyade zinde olmak


  • Ruhumuzu beslemek, midemizi beslemek kadar önemli.
Beden tamam, sıra geldi ruha. Ne demek ruhu beslemek? Sanırım herkese göre değişen bir cevabı var bunun. Mesela ben sessiz bir yerde, mümkünse doğada oturup nefesimi dinlemeyi, sadece var olduğumu hissedip bundan keyif almayı ruhumu beslemek sayarım. Sevdiğim müzikleri dinlemeyi, bisiklet sürmeyi, ormanda yürümeyi, havayı koklamayı, çiçek ve yağmur kokusunu hissetmeyi, sanatçıların ve özellikle ressamların hayatlarını incelemeyi, hep bir ruh besini olarak görüyorum. Bunları yaptığım zaman, üst taraftaki döngü tersine çalışıyor ve bu sefer de bedenime de dikkat etme arzusu doluyor içime. Sanki gökyüzü daha maviymiş, her şey çok daha güzelmiş gibi geliyor. Ne de olsa her şey, anlam yüklediğin şekilde var olur. Bu durumda her şeye daha güzel, daha huzurlu bir insan yüklüyorum.

  • Nereye gittiğini bilmeden, vardığını da, doğru yolda olduğunu da anlayamazsın.
O nedenle insanı hayatta uyanık tutan en önemli şeylerden birinin "hedefler" olduğunu düşünüyorum. Dilersen "hayaller" de diyebilirsin buna. Lakin Sabahları neden uyanıyorsun? sorusuna güzel birkaç cevabı olmalı insanın, "öylesine" yaşamamalı. Elbet kötü hırs edinmekten bahsetmiyorum; lakin bir gayesi olmalı, gittiği yürüdüğü bir yol olmalı. Bu biçimde insanoğlu çok daha dinç kalıyor, işleyen demir ışıldıyor, beyin körelmiyor ve daha çok keyif alıyor yaşamdan.

  • Kimin ne dediğini önemseme. Gerçekten.
Biliyorum yazıldığı kadar kolay değil yapması. Ama sanırım yaş ilerledikçe, yaşanmışlıklar arttıkça insan daha bir vurdumduymaz oluyor bu konuda. Gerçek şu ki, insanlar her zaman konuşuyor ve konuşacak. Sen iyi de yapsan, kötü de yapsan, onu da seçsen, bunu da seçsen, hep söyleyecekleri bir şey var. Ve istediği kadar mutlu huzurlu görünsün, hayat herkesi başka yerlerden imtihan ediyor ve imtihan etmediği insan yok. O yüzden sen kendi işine bak, önem verme, intikam zehrini sakın ha alma güzel zihnine, gerekiyorsa duygularını belirt ama sonra yoluna devam et. Hayat zevzeklik dinlemek için çok kısa.

  • Yeterince su iç.
Biliyorum çok duydun bu lafı, belki düşünmene bile müsaade etmedi o çok duymuşluğun bıkkınlığı. Ama inan bana, su vücudun benzini. Mesela şiddetli baş ağrıların varsa, vücudun senden su istiyor olabilir. Cildin son zamanlarda bozulduysa, ya da hep bozuksa, bedenin suya daha çok ihtiyaç duyuyor olabilir. Vücudundaki neredeyse tüm organların daha iyi çalışması için, zihninin daha berrak olması için, daha zinde olman için, su içmek gerçekten çok önemli. Arada bir içine birkaç damla limon da sıkarsan, e şahane! :)

  • Küçük veya büyük fark etmez; yeni şeyler öğren. Her bir gün daha da geliştiğini, büyüdüğünü, ilerlediğini hisset.
Bu madde de yine beni çok güzel etkiliyor. O gün Hollandaca yeni bir şeyler öğrendiysem mesela, kitap okuduysam, uzun zamandır takip ettiğim bir sanatçıyı daha iyi tanıyacak bir şeyler okuduysam, bir biçimde "geliştiğimi", dallarımın çiçek açtığını hissettiysem, dünyam daha da güzelleşiyor yine. Eğer birkaç gün peş peşe öyle ot gibi, uyan çalış ye yat şeklinde yaşadıysam, hemen ardından depresif hissediyor ve o an bunun sebebini bile anlayamıyorum. 

O yüzden eğer güya "sebepsizce" depresif hissediyorsan, önce sevdiğin hareketli bir müzik aç, git bir yüzünü yıka, saçlarını tara, koca bir bardak su iç, gerin, hayatınla ilgili hayaller kur, yapman gereken küçücük de olsa bir işi bitir, gerçekçi bir yapılacaklar listesi yap, 5 dakika verip yaşam alanını düzenle, toparla. İnan bana her şey netleşecek bir anda. Depresif halden çıkmanın en kolay yolu, çok fazla düşünmeden kendini beslemektir çünkü. Düşün ki ruhunun çiçeği solmak üzere ve onu besler, su verirsen, anında canlanmaya başlayacak.

  • Sosyalleş. 
Eğer birlikte vakit geçirmekten, sohbet etmekten keyif aldığın bir arkadaşın varsa, bir telefon aç (içindeki üşengeç sese hiç aldırma), bir kahve içip muhabbet edin mesela. Bunu çok fazla arkadaşı olmayan ve bununla çok mutlu olan biri olarak söylüyorum. Başlığa yazacaktım ama onu vurguluyor gibi görünmek istemedim; o yüzden buraya yazayım "sosyalleş ama abartma". Yani sadece birileriyle çıkmış olmak için aslında iyi hissetmediğin insanlarla zaman öldürme. Seni paçandan aşağı çekiyor gibi hissettiklerinle de. Ama bilimsel bir gerçek ki, sosyalleşmek, insanın zihnine ve ruhuna çok güzel etkileri olan bir eylem.

  • Yalnız kal. Kendine adadığın zamanların olsun.
Ve bu zamanlarda nelere sahip olduğuna, neleri başardığına odaklanmak. Tam tersine değil... Sosyalleşmek gibi kendinle baş başa kalmak da önemli bir ihtiyaç. Mümkünse kimsenin seni görmeyeceği bir yürüyüş, pencere kenarına oturup içilen bir kahve, denize karşı sıcacık bir çay eşliğinde oturmak; sen sene. Çok düşünmeden. Basitçe içten bir teşekkür, şükür, kendinle kucaklaşma hali.

  • Yavaşla. 
Bu da çok duyduğumuz ama üstüne düşünmediğimiz bir söz sanırım. Ama yavaşlamadan, aslında ne kadar hızlı, ne kadar paldır küldür yaşadığını anlayamıyor insan. Yavaşlamayı başardığın o saniyede ise hissettiğin şu oluyor: "Fiiiuv… O neydi ya?"

Hep bir acele etme hali. Artık normali oymuş gibi. Oysa bir durmaya ihtiyacımız var hepimizin... Bize huzur veren, sessiz bir yerde oturup nefesimizi saymaya, nefes alırken burun deliklerimizi hissetmeye, nefes verirken havanın nasıl da hareket ettiğini, sırasıyla nerelerden geçtiğine kulak vermeye... Aslında kafaya taktığımız şeylerin nasıl bir kakafoni yarattığını anlamaya ihtiyacımız var. İnan her şey sandığımızdan çok daha güzel, çok daha basit... Ancak biraz yavaşlayarak görebilirsin bunu.

Sanırım şimdilik bu kadar toparladıklarım. Ben kendimi keşfettikçe yazacağım. Senin keşiflerin varsa duymaktan mutlu olurum.

Madem bir kez yaşıyoruz; pek güzel yaşamalı. Olabileceğinin en iyisi olmalı, yapabileceğinin en iyisini yapmalı... Bazen ipin ucu elden kaçsa da, düşüp düşüp yeniden kalkmalı.

Melis

*


Yorumlar

Popüler Yayınlar