Hollanda Günlükleri - 20

Geldik 20. Hollanda günlüğüne... İlk yazdığım günlükleri, acemi halimi, o yabancılık hissini hatırlıyorum da, ne çok şey değişti bugün. 2 yılı aşkın süre sonra, artık bir yanım buralı, yadırgadığım şey kalmadı desem yeri. Bir özetleyelim neler oluyor son zamanlarda...


Peynir cenneti Hollanda; yeşil pestolusundan ananaslısına, çeşit pek bol. Hala çok keyif alıyorum farklı tatları keşfetmekten.



Market gezmek de haaala beni mutlu ediyor; ilk zamanlar beni çok heyecanlandıran bu yapraklı havuçlara alışsam da, hala otunun kavurmasını falan denemedim, yapanlar varmış. Şöyle bir yumurtalı, sarımsaklı yoğurtlu falan denemek lazım. 


Bilmiyorum tam belli oluyor mu boyutu ama bu da miniiicik bir ananas idi, pek tatlı. :)


Hollandalılar bu Chocomel'e bayılır. Alttaki kremalarla birlikte satıyorlar çünkü tam bir kış sahnesi: Chocomel ısıtılır (sıcak çikolata gibi) üzerine de fııırt krema. Her şeyin üzerine fırt krema yapıyorlar zaten, yazın dondurma alınca bile üzerine krema sıkayım mı diye soruyorlar. Tatlı seviyor bu millet. :)


Geçenlerde Hollanda'daki ailem dediğim dostlarımızı ağırladık. Tek kişiye yük olmasın diye herkes bir şeyler yapar getirir genelde, sohbet muhabbet yine su gibi geçti. Biraz da yakın otursaydık...


Hollanda'nın birçok şehrinde bulunan ev dekorasyon mağazası "Casa", Amerikan servis olayını başka bir boyuta taşımış. :) Ekmek kaçar onun içine yahu. :p


Bazı günbatımları öyle güzel ki... Başka gezegendeymişiz gibi.


 Rengarenk bir sonbahar geçirdik önce...


Sonra yeni yıl dönemi tüm güzelliğiyle geldi geçti; bol bol kart alındı, gönderildi...


Pek seviyorum farklı ülkelerin pullarını... 
Bu da Budapeşte'den.


Bunlar da bu sene benden giden kartların bir kısmı... Ah ne çok seviyorum şu işi. Atması da, alması da ayrı heyecan, ayrı mutluluk.


Yeni yıl gecesinde dostlarımızda kaldık, güzel bir masa kurduk hep birlikte...


Sabaha kadar süren Hollanda'nın meşhur yeni yıl havai fişeklerini izledik ardından. Patır da patır bitmek bilmiyor cidden, görüntü güzel ama bir yerden sonra çok fazla geliyor. Özellikle küçük bebeği olanlara Allah sabır versin yeni yıl akşamında.


Vee karşınızda Melo'ya alınabilecek en güzel hediye: Hem çok sevindim, hem bir an önce açsın bitsin de bu saksıya neler ekerim neler diye düşündüm. :) Bir evin bitkilere ve kitaplara ihtiyacı var yuva olabilmek için...


Bir de mümkün olduğunca "anne yemeklerine". :) Bu tabak benim en favori anne yemeğim; ayrıca pilav koyma kabı çok mühim bir şeydir, lütfeniniz.


Hollanda'da genelde marketlerde satılan yeşillikler böyle bicicik ve çok pahalı oluyor, plastik kutularda satılıyor. O yüzden böyle demet yeşillikler ya pazardan ya da Türk marketlerinden alınmalı. Bu da bizim pazardan... Mutlu eden ayrıntılar listesine hııızla giriş yapan bir köşe.


Geçenlerde koca bir masa kurduk, misafirlerimiz vardı. Sanırım ilk defa bu kadar çok kişi ağırladık. Türk, Yunan, Gürcü bir masa oldu, yemek ve mezeleri de ona göre düzenledik, keyifli bir gündü. Tsipouro'lar da eşlik etti.


Son zamanlarda bol bol yürüyorum. Havalar soğukça malum, lakin çok iyi geliyor ruhuma, hayat gerçekten sokakta. İnsan bir kendine geliyor, hele bir de sesli sesli konuşarak yürüyorsanız hallolmayan konu kalmaz vallahi aklınızda, bir deneyin. :)



Tinos Adası'ndan kapari, gerçekten kapariye olan bakışımı değiştirdi. Türkiye'de kapari yetişiyor ve hatta Yunanistan'a satılıyor büyük kısmı; lakin bir türlü sevemedik toplum olarak. Yine de bu aşağıdaki arkadaşı tattığım zaman anladım ki "iyi kapari" bulmak lazım. Nasıl etli, leziz bir şeydi.


Veee beklenen kar geldi. 2-3 gün kaldı, çok güzeldi. Geçen yıl daha erken gelmişti, tütütü nispeten ılık bir kış geçiriyoruz bu sene. Tabii Melerence durur mu, yapıştırmış çay keyfini. :p



Kar eridikten sonra soğuğu kaldı. Yine de bol bol dışarı çıkıp, sarınıp gezinmeye özen gösterdik. Hele bir de o soğuk havayı kıran güneş varsa, en sevdiğim... Bu arkadaş yakın bir köydeki parktan. Her gelen misafirimizi götürdüğümüz bir yer niyeyse. :)) Ufak, sulak, çeşit çeşit hayvanlı, huzurlu bir alan.


Klasik bir Hollanda görüntüsüdür donmuş göller. Aşağıda sol taraf donuk, sağ taraf değil ve ortada buluşmuşlar... Çok güzel bir görüntüydü. Aklıma şu keskin bir çizgiyle ayrılmış duran okyanusun meşhur resmi geldi.


Bu da dört bir yanımızdaki donmuş göletlerden biri; yine çok klasik bir görüntü, çocukların (büyüklerin de) bu buzların üzerine çıkıp gezinmesi. Bana hala çok ürkütücü geliyor.




Hollanda'nın meşhur marketlerinden Albert Heijn. Burada birçok markette böyle ücretsiz kahve aparatları var, bir yandan kahvenizi yudumlarken, diğer yandan alışverişinize devam edebilir, ya da çoğu markette bunun yanında duran masalarda soluklanabilirsiniz. Bir markette Türk dedeler markete sadece çay kahve içmeye gelip masaları kahvehane olarak kullandıkları için kaldırılmıştı bu kısım. :D Ayrıca bu aparatlar da Hollanda kültürünün parçası bence, her türlü tesiste illa varlar.


Geçenlerde İsrailli iş arkadaşım ve eşi geldi bize. Yumurta da yemeyen vejetaryen olan bu arkadaşlara yumurtasız kek yaptım, pek de güzel oldu. Mercimek köftesi, yoğurtlu şehriye salatası gibi birkaç tarifle de mutfağımızı göstermeye çalıştım. Bu arada İsrail halkı ile o kadar benziyoruz ki, muhabbet ettikçe şaşırıp kalıyorduk ikimiz de. Geçen sene işte de bu sohbetleri yapıp çok etkilenmiştik benzerliklerden. Dilimizdeki birçok kelime bile aynı.


Daha önce bahsettiğim üzere, ben çay insanıyım. Kahve içerim ama çok anlamam. Geçenlerde Eminönü Mehmet Efendi'den taze çekilmiş kahvem vardı Türkiye'den, bir keyif yapayım biraz alışayım dedim, zira Türk kahve kültürünü çok seviyorum. Nasıl hoşuma gitti! Galiba damak tadım oturuyor git gide, küçül de cebime gir Melo. :) Artık bol bol içer kendime fal bakarım.


Geçen hafta Amsterdam'da arkadaşımın baby shower kutlamasını yaptık; ikinci oğluş geliyor. :) Birçok şubesi olan De Bakkerswinkel'daydı ve her şey çok tatlıştı. Kahvaltı, çay kahve kafasına çok uygun bir yer.





Fiiuuv… Ne yazdım be. :) 20. günlüğüm de böyleydi; bu aralar nefesimi tutmuş baharı bekliyorum, Mart ayı bir girsin, hava fark etmez ama benim için bahar gelmiştir. :) Koca koca manolyalarım açsın yine, müjdeci kuşlar doluşsun ağaçlara, evin önündeki cılız ağaç gövdeleri yemyeşil olsun bir an önce. 

Yakında hangi akla hizmeten bilmiyorum ama Almanya'ya doğru uzun bir arabağa yolcuğu yapacağız, oradan da anlatılacak hikayeler muhakkak olacak malum, tekrar görüşmek üzere diyelim.

Bir de şey...

Ne bir kürk ister bu şen gönlüm, ne bir han ne de saray lala lalalay; ye iç eğlen çok kısa ömrün, sev çünkü sevmek en kolaaay… Öptüm. :)

Melis



Yorumlar

  1. Ne güzel yazmışsın , sonuna dek gülümseyerek okudum ! Eline saglik❤

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar