Midilli Adası: Melinta, Palaioxori ve Stavros Köyleri, Vatera

Geia sas!

Bir süre önce sizlerle paylaşmaya başladığım masmavi, ayrıntılı ve günlük yaşamdan hikayelerle dolu Midilli Adası (Lesvos) günlüğüne; harita üzerinden adanın hemen her bir köşesini keşfederek, turistik olmayan Lesvos köylerine uğrayarak, leziz ada mezelerini tadarak geçecek ve yine masmavi fotoğraflar eşliğinde devam edelim.

Son yazıyı anımsayanların bildiği üzere, yeni günümüzde adanın güneyinde bulunun Plomari'den, kuzeybatı köşesindeki Petra şehrine uzanacağız. Lakin bundan önce, Plomari'den çıkıp adanın kuzeyindeki birkaç Midilli köyüne uğrayacağız; geze keşfede gidiyoruz kısacası. :) Aşağıdaki haritada göreceğiniz gibi, sağda bir önceki yazıda bahsettiğim Ada'nın en güzel plajlarından Tarti, bulunduğumuz Plomari var. Buradan önce Melinta Plajı'na geçeceğiz, Ardından Akrasi üzerinden Palaixori ve Stavros köylerine uğrayarak diğer bir ünlü plaj olan Vatera'ya geçeceğiz. Bu köyler arasında birçok ufak köyden geçtik fakat bahsedeceklerim temel olanlar. Öyleyse kısa kısa, yaşamdan-günlerimizden hikayelerle, Midilli keşfimize devam edelim.


Plomari'den çıktığımızda her günkü gibi yine çok sıcak bir hava var ve bir an önce adanın meşhur plajlarından Melinta'ya gidip kendimizi denize atma planımız var. Yol üzerinde mavilere tepelerden bakıyoruz; Ege'nin güzelliği yine insanı hayata doyuruyor.


Bu sırada geçtiğimiz yollarda, kısa süre önce Midilli'de olan depremin izlerini görmek üzücü.



Plomari'den Melinta'ya, yaklaşık 10-15 dakikaya varıyoruz.


Burası ufacık bir köşe, ne mutlu ki öyle beach clublar falan hiç beklemeyiniz zaten.


Hemen köşede Maria'nın tavernası var.



Ve geldik Melinta'ya. Efendim, buranın en meşhur resmi şu gördüğünüz koca kaya iledir daima. Bu kaya, adeta Melinta'nın simgesi.


Lakin dikkatli bakarsanız anlaşılacağı üzere bu plaj oldukça taşlık, daha doğrusu siyah iri taşlarla dolu bir bölgede olunca burada denize girmeden devam etmeye karar verdik. Her zaman olduğu gibi tertemiz bir su, güzel bir doğa var lakin Melinta'ya gelmeye zaman bulamazsanız çok büyük bir şey kaybetmeyeceğinizi de belirtelim.


Biraz etrafa göz attıktan sonra Palaioxori (paleohori) ve Akrasi üzerinden yeni rotamıza uzanmaya karar veriyoruz.


Ve Melinta'ya tepeden bir bakış, o büyük kaya tam şu sağda görünen ağacın altında kalıyor. Denize yakın olmak daima güzel ama; böyle tepelerden maviliklere bakıvermek de ayrı bir doymak be canım Egecim.




Kuşbakışı olarak çok yakın da olsa, zeytin ağaçlarıyla çevrili dağlardan döne döne sonunda varıyoruz Palaioxori köyüne. Bu köyün isminin manası "eski köy", tepelerde, müthiş hakiki ve lokal bir bölge burası. Gerçek Midilli halkını, yaşantısını keşfetmek isteyenlerin mutlaka gelmesini önereceğim bir yer.




Plomari'den yaklaşık 12 kilometre uzaklıkta olan bu köy, öğle vaktinde sokakların boşaldığı, geleneksel evlerle çevrili, Midilli Adası yerlilerini gözlemleyebileceğiniz ve kendinizi kesinlikle film sahnesinde gibi hissedeceğiniz bir yer. Melinta Plajı'na 3 kilometre olan bu köyün kilisesi ise 1864 yılında yapılmış, ismi gibi eski - köklü bir köy burası.


Evlerin önlerinden sohbet eden köylü halkın arasından süzülerek geçiyoruz dar sokaklardan, köşede bir taverna beliriyor sonra, lakin kapalı. Tavernanın önünde bir teyze oturuyor, biz duraksayınca bize doğru yanaşıyor. "Nasılsın teyze?" diyoruz sadece, direkt bacak ağrılarından başlayıp hayattan çıkıyor. :)) Çoook tontik tatlış bir kadındı, Kamara isimli tavernanın köyün muhtarına ait olduğunu fakat akşam 6'da açıldığını ve böreğinin çok güzel olduğunu söyledi.



Yunanistan'ın PTT'si, ELTA'nın Palaioxori köyüne ait posta kutuları.


Benim Midilli'de en çok dikkatimi çeken şeylerden biri, ister denize ister yeşillikler üzerine baksın, her manzara tepesinde bir bank var; adalılar keyiflerini keyif etmeyi pek iyi biliyor. Adalılar yıllardır burada yaşasa da, içinde yaşadıkları güzelliğin kesinlikle farkında.


Buradaki bankın arkasında, Yunanca'da ölenlerin arkasından söylenen "iyi yolculuklar" tabiri yazıyor, Yannis isminde biri için. Büyük ihtimalle bu kişi adına bu bankı buraya koymuş sevenleri, zira sağ altta Yannis Kamateros 1921 - 2010 tarihleri de var, kendisine ithaf edilmiş bu bank. Ne güzeldir, gidenin ismine zeytin ağaçlarına bakan, yorgunlara nefes olacak kırmızıdan bir bank yerleştirivermek. "İyi yolculuklar" olsun...


Burada aklıma Karadeniz geliyor. Yemyeşil dağlar, havada sıcağın çıtırtısı, etrafta bir tane turist yok, dağ tepelerinde olduğumuz için bir de ılık rüzgar...


Beyaz gömlekli Palaioxorili bir bey. Adayla ilgili çok güzel şeyler anlattı; misal iki çocuğu varmış ve okula taa Plomari'ye gidiyorlarmış. Böyle bilgiler almayı, burada yaşayanların nasıl yaşadığını öğrenmeyi pek kıymetli buluyorum. "Nasıl buralarda yaşamak?" diyoruz, halinden çok memnun olduğunu ve çok güzel olduğunu anlatıyor her cümlesinde. Ben de o tarafa doğru yürüyünce göbeğine kadar açık olan gömleğini iliklemeye davranıyor. :) Güzel bir sohbet sonrası, bizler yola devam...



Tam şuuurada, bir köy var uzakta. :)


Görebildiniz mi? :)
Ah ne yaşamlar var, nerelerde!



Şimdi Akrasi üzerinden Stavros Köyü'ne uzanacağız. Aklımızda Vatera var. Üstelik ziyadesiyle acıktık.



 Diyorum size, bakışı gitsek hop diye orada olacağımız yerlerin yolları genelde böyle bu tarafta. Dön babam dön. :)


İşte geldik Stavros'a; adanın birçok yerinde olduğu gibi yürüyüş rotasına burası da dahil Midilli'de.



Denizden 57 metre yüksekte olan Stavros Köyü'nde, sessiz sokaklarda oynayan çocuklar, evlerin önünde oturmuş birkaç yaşlı teyze ve köy kahvesindeki ziyadesiyle lokal muhabbetlerin içinde bulabilirsiniz kendinizi. :) Ayrıca Stavros'a varmış olmak demek, Vatera'ya 15-20 dakikaya varacağınız anlamına da geliyor.


Vatera Midilli'nin en güzel, en sevilen yerlerinden biri ve bu sevgiyi fazlasıyla hakediyor. Adanın güney kısmındaki en güzel plajlardan biri buraya ait, üstelik mutlaka uğramanızı önereceğim bir tavernaya da ev sahipliği yapıyor.





Zouros Taverna, Vatera kıyısında hemen gözünüze çarpacaktır. O kadar acıktık ki kendimizi güney sularına atmadan önce bir şeyler yemek lazım. :)


Şimdi efendiiim, diğer yazılarda bahsettiğim üzere taverna yazılarını, yemekleri ve hikayelerini anlatarak ayrıca paylaşmak istiyorum. Lakin bir tat olsun, bir fikir olsun, Zouros yemeklerinden leziz bir kolaj gelsin önce. Sağ üstte Xoriatiki yani Yunan salatası; basit malzemelere rağmen kekiğiyle zeytinyağıyla bambaşka bir tat ve daima vazgeçilmezlerden. Sağ kısımda Yunan usulü kabak ve patlıcan kızartmaları var ki daha önce kabak olanın tarifini en basic haliyle şurada yazmıştım. Sol altta ekmek ile yapılan skordalia var ki ikinci çeşidi olan patates ile yapılanı ise tam şurada yazmıştım. Sol alt da, hemen her mekanda yemekten sonra ikram olarak gelen tatlılardan.


Zouros Taverna'dan birkaç fiyat verelim denize geçmeden:

Kabak - patlıcan kızartmalar 3'er Euro
Skordalia mezesi 2 Euro
Cacıki 2.80 Euro
Patates kızarması 2.80 Euro
Ahtapot 8.50 Euro


Bu arada masamızın altındaki bu arkadaşa da klima hizmeti sağlamadan geçmiyoruz. :) Arkadaşlar bakın tekrar ediyorum, adaya Ağustos falan gibi gelmemeye gayret edin. Çok sıcak! Ama otururken nefes aldırmazcasına sıcak, en güzeli Eylül başı ortası, mis gibi. Cidden 40-45 derecede oturmak rahatlamak zor oluyor bazen.


Bu arada, aslında Yunanistan'daki genel sistem olan tavernanın kendi plaj kısmı var. Buradaki olay plaj için bir ücret ödememeniz fakat en azından bir şey içmeniz ve bu şekilde dilediğiniz gibi plajı da kullanmanız üzerine. Biz yemekten sonra hemmen kendimizi serin sulara atıyoruz. Gerçi ben Plomari'de hayatımda güneşte yanmanın ilk kez "böylesini" gördüğüm, adeta medikal bir vakanın başkahramanı olduğum gerekçesi ile güneşlenmeden gölgede takıldım ve tertemiz suyun güzelliğine vardım.


Vatera'da Midilli yani Lesvos Adası'ndaki, hiç düşünmeden gelmenizi önerebileceğim en güzel plajlardan biri. Ayrıca buranın en meşhur özelliği 7-8 kilometrelik bir plaj olması.



Vatera'ya gelmişken birkaç yer görelim, gezelim diyenler için 3 şey önermek isterim:

- Dionysus Vrisagenis Antik Tapınağı

- Axilleiopigado (Achilles Kuyusu olarak çevrilebilir)

- Vrisa'da bulunan eski dönem antik kilise

Derken efendim, bu bölgeye en yakın büyük merkez olan Polixnitos'a doğru yol alıyoruz. Amaç Petra'ya geçmek artık; fakat bizi yolda bekleyen çok güzel bir sürpriz var öncesinde... "Bu adada nereli olduğuma" karar verdirten bir yere düşecek yolumuz, unutulmaz bir akşam yaşatacak bu Melerence'ye. :) Şimdilik bu yazı daha uzun olmasın, bahsettiğim akşamı bir sonraki Midilli serisinde anlatacağım.


Yol üstünde fosur fosur uyuyan domuzcuklarla bu yazımız da sonlanmış olsun. :) Dört bir yanı keşfedilecek bambaşka şeylerle dolu olan bu özel adaya dair daha çok konuşacağız; daha adada bir biçimde tanıştığımız, birbirimizin hayatlarına dokunduğumuz, dünyalarımızı çarpıştırdığımız insanların hikayelerini daha çok anlatacağım, ve bir sonraki yazıda tekrar sizlerle buluşacağız. Masmavi fotoğraflar hep baki.


Yüreğinde Midilli olanlarla tekrar görüşmek üzere...

*


Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar