"Kendini sevmek" neden bu kadar hayati?

Self-love kavramı, birebir şekilde dilimize çevrilse "özsevgi" olarak ifade edilecek, göründüğünden çok daha hayati bir kavram.

Sık sık bahsettiğim gibi, bazı kavramlar çok konuşulduğu için zamanla bir kulağımızdan girip diğer kulağımızdan çıkar hale geliyor. Aman dikkat! Birçoğu hala düşünülmeye, anlaşılmaya ve hayatımıza dahil etmemize değer kavramlar. Çok bahsediliyor diye veya bahsedenler hoşumuza gitmiyor diye bazı önemli mesajları çöpe atmamak lazım.

Özsevgi veya "kendini sevme" kavramı da bunlardan biri... Belki de en hayati olanı.

Mevkisi, işi, eğitimi, yaşı, kimliği ne olursa olsun. Birçok insan kendine karşı sevgi ve kabul duymakta zorluk çekiyor. Bu refleks atalarımızın yaşam tarzından tutun, biyolojik olarak içimizde olan, beklenen bir olgu. Buraya kadar tamamız, peki ne yapmalı, nasıl bakmalı?

Aslında mevzu, kendimizle çok sıkı dost olabilmek.

Misal, çok iyi bir dostunuz hata yaptığında ne yaparsınız? Onu yerden yere vurmaz, bir de siz beter etmezsiniz sanıyorum. Duygularına odaklanırsınız, iyi niyetine odaklanırsınız, kafa karışıklığını anlarsınız, yaptığı hataları kucaklamaya açık olursunuz. Onu desteklersiniz, mutlu olacak diye kendine zarar veriyorsa bunu ona söylersiniz, arkasında durursunuz, olası bir durumda onu korursunuz. Zor bir dönemden geçtiğinde, kilo aldığında, kendine özen göstermeyi atladığında, heyecanlanıp dili sürçtüğünde ve hatta panikle yalan söylediğinde bile, yerden yere vurmazsınız onu. Tam aksi, yalnız hissetmesin diye anlamaya ve destek olmaya, bu zorluğu birlikte aşmaya çalışırsınız.

Ne yazık ki bunların çoğunu kendimize karşı yapmıyoruz; ve hatta, çok çok acımasız ve eleştirel olabiliyoruz. Belki de "aslında" daha iyisini yapabileceğimizi bildiğimizden böyle oluyor iş kendimize gelince. Lakin biz de diğer bir dostumuz gibi, basitçe, insanız. Potansiyelimiz olması, her zaman "gücümüz olması" anlamına gelmiyor. Yapabilite, pratikte her zaman o kadar basit işlemiyor. İhtiyacımız olan tek şey anlayış ve biraz zaman.

Kafa karışıklığımızı anlamak, kendimize sarılmak, kendi sırtımızı sıvazlamak o kadar hayati ki... 

Zira, insan sadece yaşamaya değdiğini düşündüğü şeyler için adım atıyor.

Kendini sabote etme davranışı ile ilgili bir podcast bölümü kaydetmiştik daha önce (Melerence Podcast yazarak bulabilirsiniz), bu kavramın altında çok farklı psikolojik gerekçeler olabilse de, en önemlisi bence şu:

"Kendimizi sabote ettiğimiz şeyi yapabileceğini düşündüğümüz biri olmadığımıza veya öyle biri olmayı hak etmediğimize inanmak."

Hak etmek... Herkes her şeyin en güzeli hak eder esasında. Görüyorsunuz ki özsevgi ve kendine inanmak, bu yüzden hayati anlam taşıyor. Görünmüyor belki ama hayatın her yerinden bu iki kavram fışkırıyor adeta. Bunlar sağlam olduğunda, diğer her şey akıyor, yolunu kolaylıkla buluyor.

Sevmediğiniz biri için zorunda kalmadığınız süre parmağınızı bile kıpırdatmak istemezsiniz. Keza, başarılı olacağına asla inanmadığınız biri için de "boşu boşuna" emek harcamak istemezsiniz. İşte aynı şey birebir kendiniz için de geçerli.

Bu yüzden hatalarınızdan ziyade, çabanızı görmeyi seçin. Sonuçtan ziyade, iyi niyetinize odaklanın. Sırtınızı sıvazlayın. Kendinizi anlayın. Sonunda ölüm yok ya, canın sağolsun! diyin. Her zaman her yaptığını kabul edin demek değil bu; dostunuz kendine zarar verse, onu karşınıza alır net bir şekilde fakat kalbini kırma arzusu olmadan konuşursunuz. Aynı şeyi kendinize de yapın. Hepimizin ihtiyacı olan en büyük sevgi, kendimize vereceğimiz sevgi.

Bunu başardıkça, hayatınızdaki "alakasız" görünen düğümlerin nasıl bir bir çözüldüğünü göreceksiniz.

Kendimizi sevdikçe doğal biçimde özgüven yükseliyor, özgüven inancı arttırıyor, inanç hayatı daha yaşanılır, umut dolu bir hale getiriyor; umut hayata karşı heyecan duymamızı sağlıyor, heyecan ise dolu dolu bir ömür yaşatıyor bize. 

Her şeyin temelinde özsevgi yatıyor... Bu yüzden bu kadar hayati. Bu yüzden bu kadar göründüğünden fazlası aslında. 

Siz kendinizi sevdikçe, başkalarının onayına ihtiyaç duymamaya başlıyorsunuz. Siz kendinizi anlayıp affettikçe, başkalarının size olan kızgınlığına kapılmamaya başlıyorsunuz. Kendinizi bildikçe, olayları ve kişileri kişisel algılamamaya başlıyorsunuz. Adeta bir çelik ayna. :)

Kısacası özsevgi, bir noktada özgürlük demek. Kanatlanıp uçmak demek...

En çok lazım olan, en yakına saklanmış yine, değil mi?


Melis


*



Yorumlar

Popüler Yayınlar