Hollanda: Kış Başladı, UvA'da Yüksek Lisans

Nasılsınız?

Beni sorarsanız, değişik hallerdeyim; iyiyim.
Elimden geldiğince, her çarşamba bloğa paylaşım yaparak buraları yeşertme niyetim var.
Yaşam koşturmasından pek kafa ayıramasam da, bloğun günlük okunma sayısının yüksekliği, beni hala buralarda bir dünyamız olduğuna ikna ediyor. Yine her pazartesi Melerence Podcast'in yeni bölümü gelecek; lakin kullandığım programlardan biri hata verdiği için geçe kaldı. Halledeceğim bu hafta bakalım. Eh o zaman, yavaş yavaş toparlanalım mı?


Yakında yeni bir Hollanda günlük yazısı gelebilir; fakat şu son üç ay, bol bol düşünerek ve ders çalışarak geçti. Uzunca bir betimleme ve bilgi yazısı yazmak istiyorum ama geçen sefer bahsettiğim gibi yüksek lisansa başladım Eylül'de. Hollanda'nın en zorlayıcı okullarından biri olunca iç dünyam da hareketlendi bolca, dalgalanmalar yaşasam da sık sık, irade kaslarım gelişmeye devam ediyor. Bu yolda fark ettiğim şeylerden biri de, en azından Amsterdam Üniversitesi'nde bu işi yapmak istiyorsanız, öyle hobi gibi değil, baya akademik kafaya girmeniz ve yoğun şekilde bu dünyada yaşamanız gerekiyor. Boş zamanlarınızda makale okumaktan hoşlanan bir tip olsanız ne ala mesela. Kaslar gelişiyor tabii dediğim gibi, başlangıca göre her şey daha kolay ama hala ciddi saatler ilgi ve okuma istiyor. Lakin her şeye rağmen öğrencilik bana ayrı bir tat veriyor. Bu işin ucu phd'ye gider gider mi dersiniz?



Bu temponun akabinde biraz içime döndüm tabii. Ama bu doğmakta olan yeni Melis'i de pek sevdim. Evet, yeni bir Melis'in doğmakta olduğunu söyleyebilirim. Kendine daha yakın, daha şefkatli, daha sakin bir Melis bu. Yine son 3 ayda mesela, şehrimdeki yabancılarla tanışıp toplaştık birçok kez. Öyle güzel insanlar, öyle güzel hikayeler çıkıyor ki, tanıdığım bu bambaşka dünyalar yaşadığımı hissettiriyor bana. Yaşadığımı hissedecek şeyler yaparak geçirmek istiyorum ömrümü. Toplumun kalıplarından iyice uzaklaşıyorum, kendi inandıklarıma yanaşıyorum. 30'a yaklaşmak bana çok iyi geldi.


Madem Aralık geliyor, zaman geldi dedik ve Hollanda'nın yılbaşı dönemi için ürettiği çam ağaçlarından sırtladık bir tane getirdik. :) Ritüeller insana pek iyi geliyor.


Bu ışıltılı arkadaşımız 1-2 ay buralarda takılıp bizleri mutlu edecek renkleriyle, parıltısıyla. 2022 de aynı parıltıyla geçsin, olur mu?


Bu arada Kasım'ın son haftasıyla birlikte o pis kış iyice geldi Hollanda'ya. :) Hani şu kulak donduran. Fısır fısır yağmur, rüzgar ve soğuk hava... Şubat'ta yine baharın habercisi çiğdem çiçeklerini bulmaya çıkarız diyorum. Ama önce yaşanacak, güzelleştirecek bir koca kış var önümüzde. Bazen gün boyunca kendimle "şikayet etmeme oyunu" oynuyorum, size de tavsiye ederim. Böylece gün içinde ne çok otomatik şikayetin dilimiz ucuna geldiğini görüyorum. Önceden yeni yıllarda şunu olayım, bunu başarayım hedefleri koyardım. Artık tek dileğim kendimi daha iyi tanıyabilmek her geçen yıl, daha çok şimdi-burada olabilmek, elimdekilerin tadını çıkarabilmek ve yeni hedeflerin heyecanında saçlarımı uçuşturabilmek... Sınırlarımı merak ediyorum, zorluyorum, ve ben buna yaşamak diyorum.

*







Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar