Mavi bir film sahnesi... "Thessaloniki To Dixtu"

Vakit akşamüstüne varmış; günün en güzel saati, en güzel güneşi... Aristotelous Meydanı iyice dolmuş, geniş sokakları Selanik'in, hemen karşıdan gelen ışıl ışıl denizin esintisiyle birleşmiş, "hayat" kokuyor meydan.

Gökyüzünü örten sarmaşıklarla kaplı ara sokaklara giriyoruz. Eski taşları adımlayarak, mavi bir film sahnesinde buluyoruz kendimizi. Thessaloniki To Dixtu' deyiz.

To Dixtu (Το δίχτυ), balıkçılık ile ilgili olan "ağ" anlamına geliyor. Klasik mavi tahta - hasır sandalyeler, taverna köşesinde oturmuş etrafı izleyen yaşlı bir adam; bir de, sanki nereden geldiğini kimse anlayamıyormuş ki derinlerden duyulan bir buzuki ezgisi... Boşuna demiyoruz ya, mavi bir film sahnesi.

Uyarayım, göreceğiniz fotoğraflar, hayal kurma - yüreğe "gidiverme isteği" yerleşmesi durumlarına yol açabilir.

Fotoğraflardan da anlayacaksınız, adeta örtülmüş güneş, parıltılar düşüyor deniz kokulu soframıza... Klasik Yunan Salatası Xoriatiki, daha önce birçok kez evde yaptığım ve özellikle denemek istediğim Saganaki ve elbette denizden çıkabilecek neredeyse ne varsa, masamızda... Ahtapot, midye, balık, karides. "Tabii ki" diyeyim, son dokunuş meşhur Yunan içkisi Ouzo'nun "büyüklerinden" Barbagianni'den geliyor.






Yakın coğrafyalara sahip olmamıza rağmen, Yunanistan'ın deniz ürünleri, zeytin ve zeytinyağları farkedilir derecede ayrı, özel bir tada sahip. Dolayısıyla, "Yunanistan'da ne yiyelim?" sorusunun en mühim cevabını da bulmuş oluyoruz. 

Zeytini, çoğu zaman, burada da göreceğiniz gibi nane - kekik gibi baharatlar ile, taze zeytinyağı içinde servis ediyorlar. Yıllardır benim de yaptığım bu sunuş, kesinlikle "doğru ve tavsiye edilesi." 

Ouzo için söyleyebileceklerim, meşhur "Rakı ile çok benziyor." görüşü üzerinden gidersek; bilindiğinin aksine Ouzo, su konulmadan içilen bir içki. Daha çok Tsipouro denen içkiyi su ile tüketiyorlar Yunanistan'da. Fotoğraftaki ouzoların renginin beyazlaşmasının sebebi ise buz. Ouzo ile rakıyı ayırmak için ne dersin deseniz, kesinlikle ouzo için "daha tatlı" derim.



Meşhur Yunan Salatası olan Xoriatiki'yi ("Horiyatiki" olarak okunuyor.), Türkçe'ye "köysel" olarak çevirirsek doğru olur. Hem restaurantların, hem evlerin vazgeçilmez salatası Xoriatiki, tüm Yunanistan'da sıkça karşınıza çıkacak.

Salatanın en önemli özelliklerinden biri, malzemelerinin iri iri doğranıyor olması. Taze domates, salatalık, yeşil biber, zeytin, önemli bir ayrıntı olan kırmızı soğanın yanında belki de Xoriatiki'yi Xoriatiki yapan Geleneksel Yunan Peyniri "Feta". Salataya son noktayı koyan kekik ise, olmazsa olmazlardan.



Ben Saganaki'yi fırında, bol zeytinyağı içine koyduğum peynir, domates ve yeşil biber ile yapıyorum. Bu tarifi de Yunanca bir siteden bulmuştum yıllar önce; kolay ama çok lezzetli bir meze. To Dixtu'de, malzemeler aynıydı, alüminyum folyo içinde getirdiler yalnızca. Doğal bir tahmin olarak fırında yapılmış olduğunu sanıyorum. Feta'nın klasik peynir ile tulum peyniri arasındaki farklı lezzeti dışında, bizim ev usulü ile oldukça benziyor olmaları da mutluluk sebebi oldu tabii.



Ve insana "Ben bugüne kadar ne yemişim?" dedirten, tazelik ve lezzet timsali deniz ürünleri. Özellikle bu tabak için söyleyecek bir şey bulamıyorum, gerçekten kusursuzdu her şey.



Yunanistan'da, genelde, yemekten sonra tatlı ikram edilir. Garson, yemeğin ardından masaya gelerek tatlı isteyip istemediğinizi sorar ve bu ikram, doğal olarak hesaba dahil edilmez. Tabii, hem benim arkadaşım Selanikli olduğu için, hem ben Yunanca konuştuğum için, bizim durumumuz biraz "sağlamdaydı". Siz gittiğiniz zaman yine de bir sorun, dahil ediyorlar mı, nasıldır diye.

Tatlı demişken, bizim kafamız bir şekerpareye, baklavaya gidiyor doğal olarak; fakat buradaki tatlı biraz daha "farklı" idi. Krep hazırlayıp üzerine pudra şekeri ve çikolata sosu; içine de dondurma koymuşlar, tatlı olmuş. Şimdi öyle anlatmayayım ama, gayet güzeldi. Sadece şaşırtabilir diye özellikle belirtelim durumu. :)



Bir filmin daha sonuna gelirken, itiraf etmeliyim ki özellikle yemekten sonra masada yaptığımız keyifli sohbet esnasında, aklımda çok mühim bir soru vardı... 

"Niye hala çay getirmediler?"

Bir yandan biliyordum tabii, getirmeyecekler. Çünkü "yaz mevsimi" bir kere, ne işi var sıcak içeceğin masada. (?) Gerçi kış da olsa, gelse gelse kahve gelirdi tahminim, maalesef. :) Şaka bir yana, geçirdiğim her bir dakika, huzur dolu bir gürültünün sokaklarda dolaştığı garip bir sessizlik, her ayrıntı, her his çok mutlu etti; karnımızı da, ruhumuzu da doyurduk iyice.

Gidenler uğrasın, yesin, içsin, bol bol fotoğraflasın diyelim... Yeni film sahneleri, yeni hikayeler, yeni mavi mutluluklar ile, bol gülümseme ile, görüşmek üzere. 


Sevgiler,

Melis

Yorumlar

  1. Evvelsi aksam, kisa Selanik seyahatimin son gecesi (yine) To Dixtu'da idim. Saat sekizbucukta baslayan nefis akustik müzik (buzuki + gitar) saat 12'ye dogru kalktigimda hic ara vermeden sürüyordu. Daha önce de gittim, lokantanin menüsü cok genis. Fakat pazar aksami oldugu icin balik cesitleri son derece kisitli idi, Barbayanis ve Plomari marka uzolar da tükenmis idi. Simdi adini hatirlayamadigim ve daha önce hic görmedigim bir marka uzo getirdiler. Sahane bir yemek yiyip, iki kisi 40 Euro gibi bir hesap ödedik. Dondurmali ve cikolata soslu krep müesseseden geldi. Servis son derece itinali, dostca ve kusursuzdu. Bir tek eksigi var To Dixtu'nun: prensip icabi kahve yapmiyorlarmis. Selanik' e giderseniz To Dixtu'ya ugramadan ayrilmayin diyecegim ama, galiba Türkiye'den gelen her Selanik yolcusunun ayagi düsüyor buraya: Servis masasinin üstü Türkce menü kartlariyla doluydu (Tarik Seden)

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar