En İyi ve En Kötü Şey

Bu fotoğrafımı hayatımla, kendimle ilgili çok umutlu olduğum, güneşli ve soğuk bir günde çekmiştim. (Bir de, güneşten görünmese de beremin yan tarafında "make a change" yazıyor, seviyorum bu bereyi.) Bu cümlenin gidişatından artık umutlu olmadığım anlaşılmasın; tam aksi. Fakat o dönemde kendimi tanıma yolculuğuna henüz çıkmış, karşılacağım birçok şeyden habersiz haldeydim. Buna rağmen gözümdeki saf umudu, ışığı çok seviyorum.

Yaşamda 20'li yaşların başka bir gündemi var; bin öğüt de alsa insanın yaşamadan kanıksayamayacağı cinsten... 30'lu, tahminen 40'lı, 50'li yaşlarda ise başka telaşlar. Derken hayat su gibi akıp geçiyor ve elinizde bir "nasıl oldu bu böyle" ile kalıyorsunuz. Bu noktada kariyer, evlilik, çocuk, ev alayım araba alayım telaşı arasında savrulurken, hayatın ASIL manasını düşünmeyi akıl edenimiz pek az oluyor.

Tüm bu düşüncelerin etrafında 30'uma yaklaşırken anladığım bir şey var ki, hem basit görünen, hem hayati olan. 

Bir insanın kendine yapabileceği en kötü şey, kendine inanmaması ve bunu kendine devamlı söylemesi.

Bir insanın kendine yapabileceği en iyi şey, kendine inanması ve bunu kendine devamlı söylemesi.

Güya bir söz, sadece "bir söz" gibi gelen bu eylem, insanın kaderini değiştiriyor.

İnanmayan zihin engelleri görüp kendini haklı çıkarmak istiyor; inanan zihin fırsatları görüp kendini haklı çıkarmak istiyor. 

Düşünüyorum da, ne çok insanın hayatı gerçek potansiyelinin katlarca altında geçiyor, sırf kendine söyledikleri yüzünden. En yakına saklamışlar yine en büyük sırrı.

En iyi şey üzerinde çalışıp, mümkünatını bilip, keşfetmek niyetiyle.


*




Yorumlar

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar