Trabzon'un En Eski Kilisesi: Küçük Ayvasıl
Öncelikle Trabzon ile ilgili yazdığım hemen her yazıda söyledim, 'beklenmedik - şaşırtıcı bir güzelliği ve tarihi var bu şehrin' diye. Gerek medya, gerek baskın kültürel özellikler olsun, bize bir şeyler 'sandırılıyor' devamlı. Bu yüzden Trabzon'a ilk gidişimde şaşıracağım şeyler olacağından emindim ama, bu kadar güzel bir memleketi ne yalan söyleyeyim, ben de beklemiyordum.
Bir yerin aklımda kalması, içimde tekrar tekrar gitme isteği olması baya nadir bir olaydır bende. Lakin Trabzon hakikaten bir başka, "ruhu" olan nadir şehirlerden.
Çoğumuzun tarih kitaplarından yarım yamalak bildiği bir Pontus Rum İmparatorluğu'na da ev sahipliği yapmış bir coğrafya aynı zamanda. Gerek coğrafi, gerek tarihi anlamda çok önemli bir öge bu; okudukça, başka kaynaklardan öğrendikçe bu ülkede yaşadığınız için gururlu hissedeceğiniz bir yer... Tarih boyunca hemen her alanda çok önemli olmuş, kültürel farklılıkları hamuruna yedirmesiyle eşsizleşmiş bir şehir. İşte efendim, bu yazıda Trabzon'un oldukça merkezi bir bölgesinde bulunan, Maraş Caddesi üzerinde, esnaf dükkanları arasında dikkatli gözlere hemen çarpacak bir kiliseden bahsedeceğim.
Bu kilisenin içi adeta bir film sahnesi. Özellikle tarihi hikayelerden hoşlanıyorsanız yazıya devam etmenizi tavsiye ederim. Zira hemen her Türkçe kaynaktaki birbirinin aynısı cümleleri okuyunca derin bir araştırma yaptım; Türkçe, İngilizce ve en önemlisi Yunanca kaynakları okudum, birkaç özel bilgiye ulaşıp toparladım yazmak için.
Türkçe "Küçük Ayvasıl", Yunanca "Agia Anna" Kilisesi
Öncelikle Yunanca'da "Agia Anna Kilisesi", Türkçe'de Küçük Ayvasıl Kilisesi olarak geçiyor burası. Küçük Ayvasıl ismini görünce aklıma hemen orijinalinin "Ayios Vasilis" olabileceği geldi. Fakat öğrendim ki Agia Anna denmesinde binanın güney kapısının iç kısmında yer alan yazıtlar kanıt olarak gösterilirmiş. Ayrıca güzel bir bilgi daha gelsin: Agia Anna yani Azize Anna, Hz. Meryem'in annesi. Bunları Yunanca kaynaklardan çevirdim yine, okudukça biraz daha aydınlandı bir şeyler aklımda. Lakin şöyle bir ayrıntı öğrendim ki, mekan Agios Vasileos tapınağının 100 metre kadar güneyinde. Ayrıca güneydeki giriş kapısı üzerinde İmparator I. Vasilis tarafından (ki kendisi 867-886 yılları arasında hüküm sürmüş), M.S. 884 – 885 yıllarında restorasyon gördüğü yazıyor. I. Vasilis hem İstanbul'da, hem başka illerde birçok kilise yaptırmasıyla ünlüymüş o dönem. Yani bu ismin önemi büyük; Ayvasıl kelimesinin buradan gelebileceğini düşünüyorum, lakin bir varsayım haliyle.
Trabzon'un En Eski Kilisesi
Küçük Ayvasıl Kilisesi'nin en önemli özelliği, Pontus Dönemi'nden ayakta kalmış en eski kilise olması. Araştırmacılar bu eski kilisenin 6. veya 7. yüzyılda, en geç 8. yüzyılın başında kurulduğunu düşünüyor.
Yine Yunan kaynaklarından öğrendiğime göre, kilise, bundan daha eski bir kilisenin temelleri üzerine inşa edilmiş. Ayrıca bu eski kilisenin, Hristiyanlık üyesi olmayan daha eski bir tapınak üzerine inşa edildiği de sanılıyor.
Ayrıca Küçük Ayvasıl'ın "eikonomaxia (ikonomahia)" denen ikonaları kutsal kılmaya karşı açılmış duygusal bir savaş akımı sonrası yapılan önemli kiliselerden olduğu da düşünülüyor.
20. yüzyılın başlarında yapılan sayıma göre, birçok başka kilise ile beraber Küçük Ayvasıl'ın aslında Agios Vasileos kilisesinin bir parçası olduğu düşünülüyor. Ayrıca 1923'e dek kilise olan binanın daha sonra Türkler tarafından ev - hane olarak kullanıldığı da kayılı bilgiler arasında.
Benzersiz Mimari
Kilisenin batı ve güney kapısı olmak üzere iki girişi varmış o dönem. Güneydeki kapı ana giriş kapısı olarak kullanılmış. Batıda bugün bulunan pencerenin yerinde ise daha önceden bir kapı olduğu tespit edilmiş ayrıca. Trabzon kilise mimarisinda alışılmış olan beş kenarlı merkezi kilise kemerlerine karşın, buradaki yarım daire şeklindeki kemer Küçük Ayvasıl'ı diğer kiliselerden ayırıyor.
Ayrıca tavandan bir ışık süzmesi olarak açıklanabilecek "fotagogos"un varlığı da bölgenin kilise mimarisinde buraya farklı bir özellik kazandırıyor. Kaynaklara göre, kilisede yatar durumdaki bir melek ile ayakta duran, kalkanlı ve mızraklı bir muhafız kabartması var. Çalışmalarca batı tarafında da narteksleri olduğu düşünülen kilisenin bu kısmı bugüne ulaşmamış.
Altında Gizli Bölme Bulunuyor
Pontus için büyük önem taşıyan Komninos Ailesi zamanında, kilisenin mezar alanı işlevi olduğu da biliniyor. Kilisenin iç kısmında duvar boyunca kilise papazlarının ve çeşitli rütbelerdeki din adamlarının mezarları varmış. Ayrıca kilisenin altında kripti denen bir gizli bölme var ki 20. yüzyılın başlarında keşfedilmiş varlığı.
Bu gizli bölmede çok büyük bir alan mezarlar için ayrılmış fakat asıl kilise ile alakası muamma imiş. Bugün bu alana geçiş yok; fakat dikkatli gözler temelde yer alan kripti'ye giriş kısmını farkedebilir. Ayrıca batı duvarının dışında kalan izler yapının vaktiyle başka bir yapıya bağlı olduğunu göstermekte.
İçten tonoz (yarım daire şeklinde kemerleri betimleyen bir mimarlık terimi), dıştan kiremit çatıyla örülü eser, 1923 yılına kadar kilise olarak faaliyetini sürdürmüş. Daha sonra Belediyenin ambarı olarak - süt tozu ve incir deposu görevinde kullanılmış.
Uzun yıllar tam anlamıyla kaderine terk edilmiş biçimde kapısı kilitli vaziyette durmuş olan kilise, son dönemde başında bir bekçi ile kapılarını açmış. Lakin içerisi hala içler acısı durumda. Hiçbir restorasyon çalışması yok. İçeri girdiğimizde ikonaların döküldüğünü, istersek ufak bir hamleyle duvardan sökebileceğimizi görmek beni pek üzdü. Öyle ki ara ara "belirsiz" sebeplerle çıkan yangınlarda da zaman içinde oldukça tahrip olmuş. Bina 1999 yılında Trabzon Valiliği, İl Özel İdaresinden ayrılan ödenekle onarılmış fakat o zamandan beri öksüz durumda bekliyor.
İşte böyle... Doğrusu özellikle mimariye dair çok fazla şey okudum ama, mümkün olduğunda özet halini sunmak istedim burada.
Trabzon, Anadolu'nun büyük kısmı gibi birçok kültüre ev olmuş bir şehir sayın okur. Bu nedenle her renk var içinde; yeter ki gereken değer verilsin, gerekli özen gösterilsin. Hem şehrin güzel insanlarının, hem ziyarete gelecek turistlerin hakkında bilgi alabileceği, tarihine yakışır bir alan haline getirilsin Küçük Ayvasıl. "7. yüzyıl ve elimde dokunsam yere dökülecek ikonalar" diyoruz, inanabiliyor musunuz? Birçok ülke ki sergileyecek, tarihi alanları pek kısıtlı ama çırpınıyor adamlar. Bizim elimizde ise bu kadar değerli yerler, miraslar varken, biraz daha özen diliyorum.
En kısa zamanda Trabzon'u keşfetmenizi tavsiye ederek...
Sevgi & selam,
Melis
Bir yerin aklımda kalması, içimde tekrar tekrar gitme isteği olması baya nadir bir olaydır bende. Lakin Trabzon hakikaten bir başka, "ruhu" olan nadir şehirlerden.
Çoğumuzun tarih kitaplarından yarım yamalak bildiği bir Pontus Rum İmparatorluğu'na da ev sahipliği yapmış bir coğrafya aynı zamanda. Gerek coğrafi, gerek tarihi anlamda çok önemli bir öge bu; okudukça, başka kaynaklardan öğrendikçe bu ülkede yaşadığınız için gururlu hissedeceğiniz bir yer... Tarih boyunca hemen her alanda çok önemli olmuş, kültürel farklılıkları hamuruna yedirmesiyle eşsizleşmiş bir şehir. İşte efendim, bu yazıda Trabzon'un oldukça merkezi bir bölgesinde bulunan, Maraş Caddesi üzerinde, esnaf dükkanları arasında dikkatli gözlere hemen çarpacak bir kiliseden bahsedeceğim.
Bu kilisenin içi adeta bir film sahnesi. Özellikle tarihi hikayelerden hoşlanıyorsanız yazıya devam etmenizi tavsiye ederim. Zira hemen her Türkçe kaynaktaki birbirinin aynısı cümleleri okuyunca derin bir araştırma yaptım; Türkçe, İngilizce ve en önemlisi Yunanca kaynakları okudum, birkaç özel bilgiye ulaşıp toparladım yazmak için.
Türkçe "Küçük Ayvasıl", Yunanca "Agia Anna" Kilisesi
Öncelikle Yunanca'da "Agia Anna Kilisesi", Türkçe'de Küçük Ayvasıl Kilisesi olarak geçiyor burası. Küçük Ayvasıl ismini görünce aklıma hemen orijinalinin "Ayios Vasilis" olabileceği geldi. Fakat öğrendim ki Agia Anna denmesinde binanın güney kapısının iç kısmında yer alan yazıtlar kanıt olarak gösterilirmiş. Ayrıca güzel bir bilgi daha gelsin: Agia Anna yani Azize Anna, Hz. Meryem'in annesi. Bunları Yunanca kaynaklardan çevirdim yine, okudukça biraz daha aydınlandı bir şeyler aklımda. Lakin şöyle bir ayrıntı öğrendim ki, mekan Agios Vasileos tapınağının 100 metre kadar güneyinde. Ayrıca güneydeki giriş kapısı üzerinde İmparator I. Vasilis tarafından (ki kendisi 867-886 yılları arasında hüküm sürmüş), M.S. 884 – 885 yıllarında restorasyon gördüğü yazıyor. I. Vasilis hem İstanbul'da, hem başka illerde birçok kilise yaptırmasıyla ünlüymüş o dönem. Yani bu ismin önemi büyük; Ayvasıl kelimesinin buradan gelebileceğini düşünüyorum, lakin bir varsayım haliyle.
Küçük Ayvasıl Kilisesi'nin en önemli özelliği, Pontus Dönemi'nden ayakta kalmış en eski kilise olması. Araştırmacılar bu eski kilisenin 6. veya 7. yüzyılda, en geç 8. yüzyılın başında kurulduğunu düşünüyor.
İşte 1893'teki Küçük Ayvasıl...
Yine Yunan kaynaklarından öğrendiğime göre, kilise, bundan daha eski bir kilisenin temelleri üzerine inşa edilmiş. Ayrıca bu eski kilisenin, Hristiyanlık üyesi olmayan daha eski bir tapınak üzerine inşa edildiği de sanılıyor.
Ayrıca Küçük Ayvasıl'ın "eikonomaxia (ikonomahia)" denen ikonaları kutsal kılmaya karşı açılmış duygusal bir savaş akımı sonrası yapılan önemli kiliselerden olduğu da düşünülüyor.
20. yüzyılın başlarında yapılan sayıma göre, birçok başka kilise ile beraber Küçük Ayvasıl'ın aslında Agios Vasileos kilisesinin bir parçası olduğu düşünülüyor. Ayrıca 1923'e dek kilise olan binanın daha sonra Türkler tarafından ev - hane olarak kullanıldığı da kayılı bilgiler arasında.
Benzersiz Mimari
Kilisenin batı ve güney kapısı olmak üzere iki girişi varmış o dönem. Güneydeki kapı ana giriş kapısı olarak kullanılmış. Batıda bugün bulunan pencerenin yerinde ise daha önceden bir kapı olduğu tespit edilmiş ayrıca. Trabzon kilise mimarisinda alışılmış olan beş kenarlı merkezi kilise kemerlerine karşın, buradaki yarım daire şeklindeki kemer Küçük Ayvasıl'ı diğer kiliselerden ayırıyor.
Ayrıca tavandan bir ışık süzmesi olarak açıklanabilecek "fotagogos"un varlığı da bölgenin kilise mimarisinde buraya farklı bir özellik kazandırıyor. Kaynaklara göre, kilisede yatar durumdaki bir melek ile ayakta duran, kalkanlı ve mızraklı bir muhafız kabartması var. Çalışmalarca batı tarafında da narteksleri olduğu düşünülen kilisenin bu kısmı bugüne ulaşmamış.
Altında Gizli Bölme Bulunuyor
Pontus için büyük önem taşıyan Komninos Ailesi zamanında, kilisenin mezar alanı işlevi olduğu da biliniyor. Kilisenin iç kısmında duvar boyunca kilise papazlarının ve çeşitli rütbelerdeki din adamlarının mezarları varmış. Ayrıca kilisenin altında kripti denen bir gizli bölme var ki 20. yüzyılın başlarında keşfedilmiş varlığı.
Bu gizli bölmede çok büyük bir alan mezarlar için ayrılmış fakat asıl kilise ile alakası muamma imiş. Bugün bu alana geçiş yok; fakat dikkatli gözler temelde yer alan kripti'ye giriş kısmını farkedebilir. Ayrıca batı duvarının dışında kalan izler yapının vaktiyle başka bir yapıya bağlı olduğunu göstermekte.
İçten tonoz (yarım daire şeklinde kemerleri betimleyen bir mimarlık terimi), dıştan kiremit çatıyla örülü eser, 1923 yılına kadar kilise olarak faaliyetini sürdürmüş. Daha sonra Belediyenin ambarı olarak - süt tozu ve incir deposu görevinde kullanılmış.
Uzun yıllar tam anlamıyla kaderine terk edilmiş biçimde kapısı kilitli vaziyette durmuş olan kilise, son dönemde başında bir bekçi ile kapılarını açmış. Lakin içerisi hala içler acısı durumda. Hiçbir restorasyon çalışması yok. İçeri girdiğimizde ikonaların döküldüğünü, istersek ufak bir hamleyle duvardan sökebileceğimizi görmek beni pek üzdü. Öyle ki ara ara "belirsiz" sebeplerle çıkan yangınlarda da zaman içinde oldukça tahrip olmuş. Bina 1999 yılında Trabzon Valiliği, İl Özel İdaresinden ayrılan ödenekle onarılmış fakat o zamandan beri öksüz durumda bekliyor.
İşte böyle... Doğrusu özellikle mimariye dair çok fazla şey okudum ama, mümkün olduğunda özet halini sunmak istedim burada.
Trabzon, Anadolu'nun büyük kısmı gibi birçok kültüre ev olmuş bir şehir sayın okur. Bu nedenle her renk var içinde; yeter ki gereken değer verilsin, gerekli özen gösterilsin. Hem şehrin güzel insanlarının, hem ziyarete gelecek turistlerin hakkında bilgi alabileceği, tarihine yakışır bir alan haline getirilsin Küçük Ayvasıl. "7. yüzyıl ve elimde dokunsam yere dökülecek ikonalar" diyoruz, inanabiliyor musunuz? Birçok ülke ki sergileyecek, tarihi alanları pek kısıtlı ama çırpınıyor adamlar. Bizim elimizde ise bu kadar değerli yerler, miraslar varken, biraz daha özen diliyorum.
En kısa zamanda Trabzon'u keşfetmenizi tavsiye ederek...
Sevgi & selam,
Melis
slm. yazınızı twitter ve facebook'ta paylaşıyorum, izninizle:) Trabzon'a bir kez daha düşerse yolunuz, artık azalmakta olan gerçek rum/pontus/yerel evlerden yaşayanlardan birini ziyaretinizi öneririm. Bu ev, şu anda içinde köyün muhtarı da olan amcamın yaşadığı ata evimiz de olabilir. İsterseniz dış foto gönderebilirim:)
YanıtlaSilmail: selahattin.kinali@gmail.com
sedattunalim@gmail.com (müstearım)