Moda Muaf Restaurant
Bana kalsa "kafe" diyeceğim, kendi tabirleriyle ise "restaurant" olan; Moda Muaf'tayız.
Öncelikle mekan çok hoş. Hem ev gibi, hem hafif retro; gerçekten rahat hissedeceğiniz bir yer.
Gözlemlediğim kadarıyla bir kadın ve iki erkek çalışıyor mekanda, bizim gördüğümüz onlardı yani. İlk başta sipariş için gelen hanımefendinin enerjisi ortamı biraz gerdi. Açıkçası, orası onların eviymiş de içeri girip çat diye oturmuşuz gibi enteresan bir "önem vermemezlik, gelmeniz bize bir şey ifade etmiyor" hissi vardı diyalogda. Hislerimi yazıyorum sadece, bunlar bir şekilde-bir şeylere dayalı oluşmuş olabilir. Bunun dışında, neredeyse internetteki herkesin yazdığı gibi ÇOK uzun sürede geldi her şey, kalabalık da değildi mekan. İlk başta dostlarla sohbet muhabbet derken, bir sessizlik çöküp "Eee?.." hissi kapladı masayı.
Biz aklımızda kahvaltı fikri ile geldik Muaf'a. Takip edenlerin bileceği üzere, kahvaltı konusunda belli bir takıntım, sevgim, tecrübem var. İstanbul'daki birçok kahvaltı mekanını, fiyatları, özel yerleri bilirim. Muaf'ta kahvaltı 25 lira; aslında üst bir rakam. -Ki, kahvaltıyı gördükten sonra, bunun yarı fiyatına efsane şeyler yiyeceğim yerler biliyorum ama, mekanı satıyorlar diyelim. Derken, biz 11 lira olan küçük tabak kahvaltı alıp ortaya birkaç çeşit söylemeye karar verdik. Mekanda fiyatlar ortalamanın bir tık üzerinde diyebiliriz.
Adres arayarak bir mekanı bulmuşsunuz, mutlu ve umutlusunuz. Mekan gözünüze hoş geldi, ortalamanın da üzerinde bir mekan, tabii beklentiniz de öyle. Sonra yemeğin masaya geldiği, çaktırmadan tabakla göz göze geldiğiniz o ilk an... Herkes o kadar mutluydu ki, "Hııı..." hissi masayı sarsa da tamam dedik, "Sanki misafirliğe gelmişiz de biri bize tabak hazırlamış gibi." dedi arkadaşlardan biri. Neyse haydi, olsun. Nasıl desem, malzemeleri "doğrayıp koymuş" görüntüsü, mekanın tarzı ve yüksekliğiyle tezat oluşturdu en baştan. Ama keyifler kaçmasın; tabak lezzet olarak iyiydi.
Otlu peynirli omlette maydanoz ve naneden başka ot hissetmedim, varsa bilmiyorum. Menemen çılgın tuzsuzdu, çok keyifsiz bir yemekti. Sosis, ah o sosis... Öncelikle dedikleri gibi "salçalı sosis" değil domatesli sosisti yediğimiz, et tadı da net hissediliyordu; maalesef fiyasko. Bunların yanında bir arkadaşın tabağına peynir koymayı unutmuşlar, seslendik belirttik. Normalde ne olur? Adam gülümser, "Kusura bakmayın, hemen halledelim." benzeri bir cümle söyler, alır gider. Burada arkadaş sallanarak gelip "Koyarız ya." gibi bir şey söyleyip tabağı ağıır ağır aldı. Yine internette herkesin yazdığı gibi laubalilik düzeyi ve servisteki gevşeklik - kalitesizlik maalesef yoğun hissediliyor. Bunun da dışında, tadı çok güzel olan "kırma zeytinli bir sos" istedik, onu da getirmeyi unuttular. Of ki ne of yani. Ama tadı çok güzeldi, onu da belirteyim.
Bu da "salçalı" sosisin yakın hali. Kahvaltının mutlulukla alakası var arkadaşlar, daha fazla özen lütfen...
Ve Muaf'a bir daha gelmemek üzere veda ettik. Bir yandan üzülüyorum negatif yorumlarım için, diğer yandan herkesin aynı eleştirileri yapmasına rağmen "pek oralı olmayan mekanı" anlamakta zorlanıyorum. Samimiyet ile laubalilik arasında ince bir çizgi var, burada o rahatsızlık hissediliyor maalesef. Daha fazla özen, daha fazla doğru iletişim ve "umursamaya" ihtiyacı var Muaf'ın. Belki başka yemekleri vesaire güzeldir, bilmiyorum; fakat ana problemler bunlar burada. Ne diyelim, daha mutlu yemek hikayelerinde görüşmek üzere...
*
Yorumlar
Yorum Gönder