Nedir bu içinde bulunduğumuz?

Dehşet verici tüm bu olanlar.

Telefonsuz yaşayamıyoruz. "Maps" olmadan yol bulamıyoruz. Anksiyete krizlerine giriyoruz beklenmedik anda şarjımız bitince. İnternetimiz yoksa nefes alamıyoruz. Instagram'da değilsek devamlı bir şeyler kaçırdığımızı, yalnızlığımızda boğulduğumuzu hissediyoruz, "ortamlara" adapte olamadığımız düşüncesi yiyip bitiriyor bizi.

Nedir bu içinde bulunduğumuz? Hangisi gerçek, hangisi marketing? Hangisi doğru, hangisi yalan? Kimlerin oyuncağı, kimlerin kuklası, kimlerin "şu salaklar" dediği insanlarız? Nelere inandık, nelere inandırıldık ve hangilerinin farkındayız?

İkonik paket rengi değiştirilen bir sigara markası için, o ürün çıkmadan "yılın rengi" adı altında tüm gazete ve dergilerde boy boy o paketin renginin pazarlandığı ve bunun yıllar yıllar yıllar önce olduğu bir ortamda, ne kadar varız; ne kadarı gerçekten bizim fikrimiz?

Durum çok acınası. Ama daha da fenası, gerçekten olanların farkında değiliz.

Aynı markanın yıllar önce kadınları da sigara içmeye teşvik etmek için dönemin ünlü güçlü kadın yüzlerini kol kola girdirip sigara içerek şehrin en ünlü caddesinde yürütmesini bize feminizm hareketi olarak yutturdular mesela, biz minik böcekler de haldur huldur gaza geldik, koştuk sigara paketleri satın aldık. Daha birçok şeyi "yutturdukları", birilerinin cebini tıkır tıkır doldurdukları gibi...

Durum oldukça vahim.

Ama çözüm var. Gibi gibi...

Farkında olmak gerek. Hayatımız, tercihlerimiz, kararlarımız hakikaten bize mi ait, dönüp dönüp bakmak gerek. Çok okumak gerek; okuyalım ki aynı gıda ürünü için dönem dönem "fikir değiştirip" bir öyle bir böyle diyen, ertesi hafta gazetede o ürünün reklamını gördüğümüz günleri bilgimizle yenelim. Bizzat okuyalım, bizzat kıdemli merkezleri araştıralım. Bugün bazı sağlık örgütleri bile malum gazlı içecek markalarıyla resmi işbirliği içindeyken, gözü açık olmazsa insanın, nasıl bir kuyunun kenarında olduğumuzu anlamak zor.

Son 20 yılda ne oldu böyle diyorum. Evet, kesinlikle öncesinde de vardı, ama internet ortalığı ters düz etti resmen. Hem şahane bir bilgi bankası, bu yazıyı yayınlama aracım, hem çok tehlikeli bir cephane. 

Biraz diyorum, kendimize gelmek, uzaklaşmak, şu oyunun içinden sıyrılmak icap ediyor... Yoksa minik kuklalar olarak devam edeceğiz yaşama gibi.

Kendi küçük dünyamızı kurmalı belki, "olması gerekeni" güzelce reddetmeli...

*









Yorumlar

  1. Her duyduğunu kulağında büyüten toplum olacağız ve Midas'ın kulakları bile bizimkilerden daha küçük kalacak. Haklısınız valla 👍

    YanıtlaSil
  2. Herbir kelimesine katıldığım harika bir yazı olmuş, kaleminize sağlık, durum cidden vahim. Bağımlılık yolunda ilerlemekte..

    Küçük dünya kısmına bayıldım, zaten eskiden de böyle değil miydi ?
    Sevgilerimle

    YanıtlaSil
  3. Kesinlike okunması gerek bir yazı, değinilmesi gereken çok güzel bir konu işlemişsiniz. Biz yaşamıyoruz da sanki iplerle yaşatılıyoruz. Emeğinize sağlık.
    Bende bloğuma beklerim, takipteyim sevgilerimle. :)

    YanıtlaSil
  4. Merhaba Melis,
    Sana güzel bir haberim var :) yazmış olduğun blog benim yazma konusundaki "atalet"imi yenerek bir blog açmama ve hatta ilk yazımı yazmama önayak oldu. Bunun için sana bir teşekkürü borç bilirim. Akışta olduğun şey olan yazı yazmayı keyif alarak sürdürmeni dilerim. Sevgiyle kal
    ozankarasahin@blogspot.com

    YanıtlaSil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar