Ege'de ılık bir öğleden sonra...

   Sabah pazara gittim. En körpesinden otlar basmış tezgahları, bir görsen... Arapsaçından tut ebegümecine; şevketibostandan eşek helvasına... Yolunu gözlediğim tüm yeşillerle kavuştu içim.

   Demetlerinden özenle çıkardım aldıklarımı, derin - cam bir kaba bolca su koydum. Sirke koyardık eskiden ama şimdi karbonat atın diyorlar; öyle yaptım, yemyeşil mucizeleri derin suya bastım. Elime değen her bir yaprağını dışarıdan görenin deli diyeceği kadar severek, konuşarak, yüz kaslarımı hissedeceğim kadar gülümseyerek yaptım. Suç mu canım mucizeleri görmek...

   Burada yaşadığım için bazen bir rüyanın içindeyim gibi hissediyorum. Anın tadını çıkarabilmek klişesinin buram buram gerçek koktuğu bir yerde ruhum; attığım, yere bastığım her bir adım adeta yerleri öpüveriyor... Burada sadece "dursam", "boş boş otursam", sabah kumların üzerine havlumu atıp güneş batana dek sadece denize baksam dahi, dünyanın en önemli işini yapıyor gibi içim dolu dolu oluyor. 

   Biliyor musun? İnsanın kendini bulması, kendine kavuşması dünyanın en şahane hislerindenmiş...

*

 

 

 







Yorumlar

Popüler Yayınlar