"Üşürsün de üşüdüğünü anlamazsın."
Anneannem çok iyi dikiş dikerdi. Etrafındaki hemen herkesin hayatına dokunmuştur bu yolla sanırım.
Yaşı ilerledikten sonra öyle 'yeni projeler' yapmasa da, aile içinde ihtiyaç olan şeyleri falan dikmeye devam etti. Bunların en önemlilerinden biri de yelekleriydi. Bir sürü kendi dikimi yeleği vardı; en çok da siyah beyaz çizgili olanı giyerdi. Malum, bir yaştan sonra üşütmemek önemli bir gaye olmuştu onlar için. Özellikle dedemin kulak hassaslığı ve çok kolay hasta olması yüzünden (o öyle inanırdı en azından) evlerinde hep tatlı bir cereyanda kalma didişmesi olurdu. "Cereyan" kelimesini ağzından en çok duyduğum kişi dedemdir herhalde.
Hasta olmamaya çok dikkat ettiği için dedem, evde bir esinti olsa "yav bir yeri mi açtınız cereyan yapıyor, kızım cereyanda kalma, bak sen orada cereyanda kaldın" ve benzeri cümleleri sık sık kullanırdı.
Velhasıl, anneanneme geri dönersek, en has özelliklerinden biri sabah kalkar kalkmaz üzerine yeleklerinden birini giymesi ve gördüğü herkese de zorla giydirmesiydi. Gençliğini bilmem ama anneanneyken çok naif, tatlı bir kadındı. Hiç bağırırken ve hatta kızgınken dahi görmedim onu. Yine o yumuşak yolla "Kızım yeni kalktın bak üşütürsün, kapının arkasından yelek al giy." derdi. Kaç senelik evlerinde yatak odasının ikili koca kapısının ardına baktığımda bir yığın yelek görür, birini seçerdim öyle dediğinde.
Nisan ayında 1 sene olacak gideli. Hep çok severdim onu, birine anlatırken veya tanıştırırken tatlı bir gurur duyardım hep; ama ben bile farkında değildim hayatıma bu kadar çok dokunduğunun.
Ha bu arada, "yelek giy" cümlesine ola ki arada biz gibi "Anneanne üşümüyorum ki" cevabı verirseniz, ona da daima söylediği, yine pek bilimsel ve bir o kadar da duygusal bir cevabı vardı:
"Yavrum üşürsün de üşüdüğünü anlamazsın. Sen giy."
*
Yaşı ilerledikten sonra öyle 'yeni projeler' yapmasa da, aile içinde ihtiyaç olan şeyleri falan dikmeye devam etti. Bunların en önemlilerinden biri de yelekleriydi. Bir sürü kendi dikimi yeleği vardı; en çok da siyah beyaz çizgili olanı giyerdi. Malum, bir yaştan sonra üşütmemek önemli bir gaye olmuştu onlar için. Özellikle dedemin kulak hassaslığı ve çok kolay hasta olması yüzünden (o öyle inanırdı en azından) evlerinde hep tatlı bir cereyanda kalma didişmesi olurdu. "Cereyan" kelimesini ağzından en çok duyduğum kişi dedemdir herhalde.
Hasta olmamaya çok dikkat ettiği için dedem, evde bir esinti olsa "yav bir yeri mi açtınız cereyan yapıyor, kızım cereyanda kalma, bak sen orada cereyanda kaldın" ve benzeri cümleleri sık sık kullanırdı.
Velhasıl, anneanneme geri dönersek, en has özelliklerinden biri sabah kalkar kalkmaz üzerine yeleklerinden birini giymesi ve gördüğü herkese de zorla giydirmesiydi. Gençliğini bilmem ama anneanneyken çok naif, tatlı bir kadındı. Hiç bağırırken ve hatta kızgınken dahi görmedim onu. Yine o yumuşak yolla "Kızım yeni kalktın bak üşütürsün, kapının arkasından yelek al giy." derdi. Kaç senelik evlerinde yatak odasının ikili koca kapısının ardına baktığımda bir yığın yelek görür, birini seçerdim öyle dediğinde.
Son zamanlarda farkediyorum da, insan büyürken farkında olmadan - desteklediğini veya hoşuna gittiğini bile bilmeden gördüğü bir sürü şeyi kişiliğine ekler, zamanı gelince ortaya çıkışlarını seyredermiş. Hatta kızdığını sandıklarını bile! Şimdi ben de yeni uyanmış kime yetişsem "yelek giy bak yeni kalktın, üşütürsün" diye müthiş kuvvetli bir inançla olaya dalıyorum. Malum uykudaki vücut ısısı ile kalkıp ayaklanıncaki farklı oluyor ve onu dengeliyoruz bilimsel açıklamasıyla. Yandaki fotoğrafta dahi üzerinde yeleği var yine. :) Ama bunu yazma sebebim, bu şekilde birini her uyarışımda anneannemi mutlu ediyorum, gururla gülümsetip sıkı bir aferin alıyorum gibi geliyor.
Nisan ayında 1 sene olacak gideli. Hep çok severdim onu, birine anlatırken veya tanıştırırken tatlı bir gurur duyardım hep; ama ben bile farkında değildim hayatıma bu kadar çok dokunduğunun.
Ha bu arada, "yelek giy" cümlesine ola ki arada biz gibi "Anneanne üşümüyorum ki" cevabı verirseniz, ona da daima söylediği, yine pek bilimsel ve bir o kadar da duygusal bir cevabı vardı:
"Yavrum üşürsün de üşüdüğünü anlamazsın. Sen giy."
*
Anneanneler candır, huzur içinde uyusun Ben de bu yaz kaybettim, bu yazıda o kadar çok şey gördüm ki ondan. Onun yelekleri yündü ama, örerdi hep. Ondandır hep ben de hep yün yelek giyerim evde.
YanıtlaSilSevgiyle kal,
Ezgi
Allah rahmet eylesin Ezgi, sen beni iyi anlarsın sanırım. Dünyadakinden çok daha iyi ve huzurlu olduklarını düşünüyorum, hayatımıza kattıkları güzelliklerle de buralarda yaşatıyoruz onları işte...
SilDavranışlarımızı çevremizdeki insanların belirlediğini zamanla keşfediyoruz dediğiniz gibi.
YanıtlaSilBu kadar net ilk kez fark ediyorum ben de.
SilRuhu şad olsun inşallah. Işıklar içinde uyusun. Sık sık benim de eski güzel günler geliyor aklıma. Anneanneler, dedeler ne çok yer kaplarmış aslında yaşamlarımızda. Şimdi düşününce fark ediyorum bu durumu. Sevgilerimi yolluyorum.
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim, gerçekten "öyleymiş" meğer.
Sil