Dolunaylı Bir Selanik Aksamı
Akşamüstü, Selanik'in uzun balkonlu güzel evlerini izleyerek dar sokaklardan geçtik, Anastasia kapıda bizi bekliyor; dolunaylı bir Selanik akşamına davetliyiz...
Kenarında çiçekleri, uzunca bir balkon; etrafı lego gibi saran ve içime garip bir huzur veren Selanik evlerini izlerken, karşı tepede dalgalanan bir mavi beyaz bayrağa takılıyor gözüm. Nedendir bilinmez, dakikalarca izledim onu.
Lafımı unutmayayım, yıllar önce, İstanbul Yunanistan Konsolosluğu'nda yanılmıyorsam, 2. Dünya Savaşı'na dair bir sergideydim. Dikkatimi çekti bir metin, "Kahraman Yunan Ordusu şöyle böyle korudu vatanını" diye anlatıyor... Nasıl garip geldi bana! Bir an kafam karıştı, yahu bu "standart" Kahraman Türk Ordusu değil miydi? Veya içinde "Yunan" geçen çoğu tarihi cümle genelde pek hayra yorulmazdı, ama? Çok şükür, ırksal tabulardan oldukça uzak yaşayan biri olmama rağmen, bilinçaltıma nasıl işlediyse o tabir, biraz daha ayılmama yardım etti o gün o metin. Herkesin kendi küçük dünyası var işte dedim, ne mutlu çıkabilene. Aynı bunun gibi, Yunanistan'da dalgalanan Yunan bayrakları görünce de bir an için garip hissederdim önceleri, komik de bir his aslında. O kadar alışmış ki gözüm kırmızı bir bayrak görmeye, bu yüzden şöyle bir sarsıveriyor insanı başka kültürlere uzanmak. Tam da bu yüzden uzanmalı ya, biz konuya dönelim.
O gün o bayrağa bakarak, karşıda gördüğüm evlerin içinde yaşayanları, onların nelere inandığını, hayatlarını, nelerden korktuklarını, yüreklerini hayal ederken hissettiğim duyguları hala hatırlıyorum. Bazı şeyler farklı olsa da, size iyi haber, mangal bildiğimiz mangal! Hamurunda var bu ülkenin o güzel mezeler, tıpkı Türk Mutfağı gibi, elinde tat var insanların. O bir yana, bu etlerin pişmesi çok mu uzun sürdü, bana mı öyle geliyor?!
Kenarında çiçekleri, uzunca bir balkon; etrafı lego gibi saran ve içime garip bir huzur veren Selanik evlerini izlerken, karşı tepede dalgalanan bir mavi beyaz bayrağa takılıyor gözüm. Nedendir bilinmez, dakikalarca izledim onu.
Lafımı unutmayayım, yıllar önce, İstanbul Yunanistan Konsolosluğu'nda yanılmıyorsam, 2. Dünya Savaşı'na dair bir sergideydim. Dikkatimi çekti bir metin, "Kahraman Yunan Ordusu şöyle böyle korudu vatanını" diye anlatıyor... Nasıl garip geldi bana! Bir an kafam karıştı, yahu bu "standart" Kahraman Türk Ordusu değil miydi? Veya içinde "Yunan" geçen çoğu tarihi cümle genelde pek hayra yorulmazdı, ama? Çok şükür, ırksal tabulardan oldukça uzak yaşayan biri olmama rağmen, bilinçaltıma nasıl işlediyse o tabir, biraz daha ayılmama yardım etti o gün o metin. Herkesin kendi küçük dünyası var işte dedim, ne mutlu çıkabilene. Aynı bunun gibi, Yunanistan'da dalgalanan Yunan bayrakları görünce de bir an için garip hissederdim önceleri, komik de bir his aslında. O kadar alışmış ki gözüm kırmızı bir bayrak görmeye, bu yüzden şöyle bir sarsıveriyor insanı başka kültürlere uzanmak. Tam da bu yüzden uzanmalı ya, biz konuya dönelim.
O gün o bayrağa bakarak, karşıda gördüğüm evlerin içinde yaşayanları, onların nelere inandığını, hayatlarını, nelerden korktuklarını, yüreklerini hayal ederken hissettiğim duyguları hala hatırlıyorum. Bazı şeyler farklı olsa da, size iyi haber, mangal bildiğimiz mangal! Hamurunda var bu ülkenin o güzel mezeler, tıpkı Türk Mutfağı gibi, elinde tat var insanların. O bir yana, bu etlerin pişmesi çok mu uzun sürdü, bana mı öyle geliyor?!
Mezelerden...
Aşağıdaki "caciki", susuz yapılıyor. Et ile de şahane yakışıyor!
Alttaki meze mangalın üstünde demlendi de demlendi, tam yiyecekken Anastasia'nın annesi "Prosexe kaftero einai" dedi, yani dikkat et, acıdır, sıcaktır diye uyardı sağolsun. Anladım ki hakikaten kafteroymuş, ama çok çaktırmadım.
Bu da meşhur Yunan Birası...
Çiçekler tatlı kızım Giannoula'nın elinden.
Ve akşam çöktükçe, adım adım yaklaşıyor dolunayın ışığı...
Mia magikh nuxta...
Derken güzel anlar, güzel anılar oluyor ve bu güzel gece de bitiyor nihayetinde... Ama o güzel dolunayın, yine gecelerimizi güzelleştireceği günler yakın, o zamana dek sabır, sevgi, selam...
*
Yorumlar
Yorum Gönder